İNSAMER yuvarlak masa toplantılarının ilki geçtiğimiz hafta yapıldı. Düzenli olarak gerçekleştirilecek toplantılar kapsamında ilk olarak Güney Asya ülkelerinden Bangladeş’i dinledik. Bangladeş’i daha yakından tanımak, toplum dinamiklerini anlamak ve ülkedeki mevcut durumu analiz edebilmek için bölgeden bir isim olan İHH Dış İlişkiler Asya Masası Koordinatörü Münevver Hüseyin’i konuk ettik. Münevver Hüseyin sunumda genel hatlarıyla Bangladeş’in tarihi ve son dönemde ülke gündeminde önemli yer bulan Cemaat-i İslami mensuplarının idamlarının gerekçelerine dair bilgiler verdi.

IMG-20160225-WA0018

İNSAMER çalışanları ve İHH’nın farklı birimlerinden bölgeyle ilgilenenlerin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, Bangladeş’in İslamlaşma süreci, İngiliz sömürgesi, Hindistan-Pakistan-Bangladeş bölünme süreci, ülkenin toplumsal ve dinî yapısı, en etkin ve yaygın yapılanması olan Cemaat-i İslami’nin tarihçesi ve günümüzdeki durumu ile mülteci politikaları gibi konular üzerinde duruldu.

Nüfus yoğunluğu bakımından İslam dünyasının en kalabalık nüfusuna sahip ülkelerinden biri olan Bangladeş, 2013’ten bu yana dünya kamuoyunun gündemine siyasilere verilen idam cezaları ve bunların infazları ile düşüyor. İdamlarla sarsılan ülkedeki genel siyasi hava ülkemizde yaşanan 28 Şubat süreci döneminin dinamikleri ve yarattığı sonuçları açısından önemli benzerlikler taşıyor.

25 Şubat 2016 tarihli Bangladeş’in Dünü ve Bugünü başlıklı seminerden kısa notlar:

170 milyonluk nüfusu ile dünyada kilometrekarede yaşayan insan sayısının en fazla olduğu ülkelerinden biri olan Bangladeş’te halkın %90’ı Müslümanlardan, %10’u Hindu ve Hristiyanlardan oluşuyor. Bangladeşli Müslümanların %97’si Sünni ve Hanefi mezhebine bağlı. Ülkede son 30-40 senedir diğer dinlerden Hristiyanlığa geçişlerde önemli bir artış yaşandığı bildiriliyor.

Muson ikliminin hâkim olduğu Bangladeş’te yaklaşık 350 civarında nehir bulunuyor. Himalayalar’dan doğup Hindistan üzerinden Bangladeş’e ulaşan nehirler ülkede sıklıkla sel ve benzeri doğal afetlere sebep oluyor. Hindistan’ın söz konusu nehirler üzerine kurmuş olduğu barajlar da zaman zaman kuraklık ve sel gibi yapay afetlere neden olması bakımından iki ülke arasında siyasi gerilime sebep oluyor.

Sahip olduğu düz tarım arazileri Bangladeş’in bir tarım ülkesi olmasını sağlıyor. Ülkede tarımcılık faaliyeti pirinç üzerinden yapılıyor. Bunun yanı sıra sömürge döneminin bir hatırası olarak Bangladeş tekstil üretiminde de dünyanın önde gelen üreticilerinden biri.   

Halkın %35’inin okuma yazma bilmediği ülkede, Müslümanların birçoğu geçmişi çok eskilere dayanan tarikatlara bağlı. Çok sayıda tarikatın bulunduğu Bangladeş’te, tarikatlar siyasi parti kuracak kadar etkili nüfuza sahipler.

1757 yılında Kalküta’nın işgaliyle başlayan ve 1947’ye kadar devam eden İngiliz sömürge döneminde, Müslüman halk İngiliz okullarına karşı kendi alternatif eğitim kurumlarını oluşturmak için Diyobendi medreselerini kuruyor. Ancak hiçbir maddi desteği bulunmayan bu medreseler, kendilerine gelir sağlamak için yetimhaneler açıyor. Müslüman halkın yetimleri için toplanan yardımlar hem yetimlere hem de eğitime harcanıyor. Kısacası bu medrese ve yetimhaneler genelde Asya, özelde Bangladeş Müslümanlarının mevcudiyetlerini devam ettirmedeki arayışlarının sonucu ortaya çıkıyor. Bu medreseler günümüzde halen oldukça etkililer. Eğitim alanında verilen bu mücadele, bugün Bangladeş genelinde 5.000 medrese ve 10.000 yetimhanenin oluşmasına zemin hazırlamış. Bangladeş sahip olduğu yetimhane sayısı ve kültürü ile belki de dünyada tek olma özelliğine sahip. Ülkeye dair bir diğer önemli ayrıntı ise, Bangladeş’te nüfusun tamamına yakınının aynı etnik kökenden olması ve aynı dili konuşmaları. Ülkenin neredeyse %98’i Bengal ve Bengalce konuşuyor.

İngiltere’den bağımsızlık sürecinde Hindistan’dan ayrılan Müslümanlar, 1948’de Pakistan İslam Cumhuriyeti’ni kurar. Batı ve Doğu Pakistan (Bangladeş) şeklinde birbirinden tamamen ayrı iki bölgeden oluşan bu yeni cumhuriyetin mevcudiyetini sürdürme çabaları 1971 yılında son bulur. Bağımsızlık ilanına giden süreçteki en önemli köşe taşı ise nüfusun %98’inin Bengalce konuştuğu bölgede ülke yönetiminde olan Batı Pakistan tarafının Urducanın ülkenin tek dili olacağına dair kararıdır. Bu karardan sonra bölgede öğrencilerin başlattığı itirazların yön verdiği bağımsızlık savaşı yaklaşık dokuz ay sürer. Savaş sırasında Bangladeş devletinin iddialarına göre üç milyon Bangladeşli ve 280 bin asker hayatını kaybetmiştir. O günlerde Batı ve Doğu Pakistan’ın tek bir devlet olarak kalması gerektiğini düşünen Cemaat-i İslami’nin de aralarında bulunduğu tüm cemaat ve oluşumlar bu savaş süresince ayrışma olmaması için Batı Pakistan’ı destekler ancak Avamilerin bağımsızlık hareketi ve Hindistan’ın savaşa müdahalesi ile savaş Bangladeş lehine sonuçlanır. Bugün ise o dönemde ayrılmaya karşı Pakistan’ı destekleyen Cemaat-i İslami liderleri Bangladeş’te savaş sırasında vuku bulan katliam suçundan yargılanıp idam ediliyor. Ancak bu yargılamalarda ileri sürülen delil ve belgelerin hukuka uygunluğu ciddi bir tartışma konusu.

İNSAMER bünyesinde planlanan yuvarlak masa toplantıları her hafta farklı bir bölge veya konu ele alınarak devam edecek.