Suriye’de Mart 2011’de başlayan ve devam etmekte olan kriz, 200.000’den fazla insanın ölümüne, milyonlarca insanın yaşadığı yeri terk etmesine neden olmuştur. Çevre ülkelere göç eden 3 milyonu aşkın insan ve ülke içerisinde evlerini terk ederek güvenli bölgelere sığınanlarla birlikte toplamda 10 milyondan fazla Suriyeli krizden doğrudan etkilenmiştir. %75’inden fazlasını çocuk ve kadınların oluşturduğu mültecilerin büyük çoğunluğu kamplar dışında zor koşullar altında yaşamlarını sürdürmektedir.

Mülteci akını, Suriye’deki krizi bölgedeki diğer ülkelere taşıyan en önemli faktördür. Suriyeli mültecilerin yoğun olarak sığındığı komşu ülkeler her geçen gün artan mülteci kriziyle başa çıkmada yetersiz kalmaktadır. Türkiye ve Irak, imkânları itibarıyla nispeten daha az risk altında olsa da ekonomik olarak zayıf, kaynakları sınırlı, hassas siyasal ve toplumsal yapıya sahip Lübnan ve Ürdün için mülteciler giderek ciddi bir güvenlik sorununa dönüşmektedir.

Batılı ülkelerin sadece 17.859 Suriyeli mülteciyi kabul ettiği ve bu rakamın çok da yükselmeyeceği göz önünde bulundurulduğunda, komşu ülkelerin üzerindeki yükün daha da artacağı görülmektedir. Ayrıca Suriye’deki iç savaşın şiddetini her geçen gün arttırması, uluslararası kamuoyunun konuya duyarsızlığı ve Esed rejiminin muhalif olarak gördüğü herkesi imha etmeye yönelik insanlık dışı savaş politikası göz önünde bulundurulduğunda krizin yakın gelecekte çözülmesi pek mümkün gözükmemektedir.

Dolayısıyla krizden etkilenen kişi sayısının her geçen gün artması ve yaşanan şiddet olaylarının hem toplum hem de bireylerin hayatında onarılmaz yaralar açmaya devam etmesi, sorunun çözümü için çabaların artırılmasını zorunlu kılmaktadır. Elinizdeki raporda Suriyeli mültecilerin sığındıkları ülkelerin sosyal yapısına etkileri ve misafirlik durumlarının uzaması halinde ortaya çıkabilecek olası sorunlar üzerinde durulmaktadır. Bu çalışma, krizden etkilenen Suriye halkının durumunun iyileştirilmesine katkı sağlama ve sorunun bir an önce çözülmesi için tüm ulusal ve uluslararası çevreleri harekete geçirme temennisi ile hazırlanmıştır.

Rapor, Türkiye’de Hatay, Kilis ve İstanbul’da yapılan saha araştırmaları, Lübnan ve Ürdün’ün farklı bölgelerinden sivil toplum temsilcileriyle gerçekleştirilen röportajlar ile konuyla ilgili yayınlanmış yerel ve uluslararası rapor ve diğer yazılı kaynaklar kullanılarak hazırlanmıştır. Görüşme yapılan resmî görevli, sığınmacı veya yerel sakinlerin isimleri ve unvanları, bu yöndeki talepleri ve güvenlikleri gerekçesiyle metinde zikredilmemiştir.

Rapora ulaşmak için tıklayınız.