Giriş

27 milyonu aşkın bir nüfusa sahip olan Yemen’de çoğunlukla Araplar yaşasa da Afrikalılar ve az sayıda Güney Asyalı da bulunmaktadır. %99’u Müslüman olan ülkenin %65’i Sünni, %34’ü ise Şii-Zeydi mezhebine mensuptur. Zeydiler inanç bakımından ehlisünnete çok yakın oldukları gibi, amelde Hanefi mezhebi ile neredeyse aynıdır. Bununla birlikte Zeydiler ehlisünnetin kabul ettiği dört halife hiyerarşisinde hilafetin öncelikle Hz. Ali'ye ait olması gerektiği konusunda ehlisünnetten ayrılmıştır. Bunun için Osmanlı halifeliğine itiraz etmişler ve sık sık isyana kalkışmışlardır. İmam Yahya’nın önderliğinde birçok isyanın yaşandığı Yemen’de Zeydilerin bu inancını samimiyetle ve dini bir gerekçeyle temellendirmişlerdir.

Ülke Kuzey ve Güney Yemen olmak üzere iki önemli bölgeden oluşmaktadır. Kuzey Yemen’in çöl bölgesi olması, iklim şartlarının elverişli olmaması, ayrıca genelde bedevi kabilelerin yaşamasından dolayı bölgede kabile kültürünün hâkim olması, bölgede siyasal birliğin oluşturulmasını zorlaştırmıştır. Diğer taraftan Güney Yemen’in sahip olduğu stratejik önemden dolayı çatışmalar daha çok bu bölgede yoğunlaşmıştır. Zira sahip olduğu sahilleri, kıyı bölgeleri ve limanıyla bu bölgedeki şehirler gerek stratejik gerekse ticari faaliyetler anlamda daha önemli görülmüştür.

Arap Baharı’ndan önce de Yemen dünyanın en fakir ülkelerden biriydi. Arabistan Yarımadası'nda zengin komşularla çevrili olmasına rağmen Yemen sürekli iç çatışmalar ve fakirlikle boğuşmuştur. Petrol, balık, kaya tuzu, mermer, kömür, altın, kurşun, nikel, bakır ve batıdaki verimli araziler başlıca doğal kaynaklarını oluşturmaktadır.

Başlıca gelir kaynağı tarım olan Yemen’de petrol de bulunmasına rağmen çıkarılmadığı için gelir içindeki payı %9’un üstüne çıkamamıştır.

Çatışmalarına Kısa Tarihi

Yemen’de bugün iç çatışmanın en önemli unsuru olarak görünen Husi-Zeydi kimliğin siyasal bir ihtilafa bürünmesi iki olayla bağlantılıdır: Birincisi Ortadoğu’da özellikle 1991 yılındaki birinci Körfez savaşı ile birlikte ABD’nin müdahaleleri sonucunda bozulmaya başlayan siyasi, etnik ve mezhebi denge ile alakalıdır. Savaş sırasında ABD ve Suud karşıtı blokta yer alan Yemen’de, ekonomik ve güvenlik sorunlarından kaynaklanan sıkıntılar sonucunda radikal grupların ortaya çıkışı hızlanmıştır. Aynı dönemde Zeydilik içinde küçük bir grubu oluşturan Husilerin, Suudi Arabistan ve Yemen arasındaki sıkışmışlık konumundan kaynaklı sıkıntılar nedeniyle İran’a hızla yakınlaşması başlamıştır. Husiler, bir yanda İran’ın öbür yanda Suudi Arabistan’ın yanlış politikaları sonucunda mezhebi kimliğini kaybederek siyasallaşmış oldu.

İkinci bir unsur olarak özellikle 1979 yılından itibaren İran’ın uyguladığı politikalardan rahatsız olan bölge ülkelerinin, Tahran yönetimi ile yakınlaşan her aktörü güvenilmez görmesi ile ilgilidir. 2003 ABD’nin Irak’ı işgali, İran’ın nüfuz alanını genişletince, Yemen’deki Husi gruplar bir anda bölge ülkeleri tarafından yakın tehdit olarak görülmeye başlandı. Oluşan güvensizlik Yemen hükümeti tarafından Husilere karşı baskıların artmasını ve 2004 yılında Husilerin lideri Bedrettin Husi’nin öldürülmesini getirdi. Bu şekilde başlayan sıcak çatışmalar, 2011 yılından sonraki Arap Baharı ile birlikte farklı bir yöne evirildi.

Bu tarihte ülkede yolsuzluk ve kötü ekonomik şartlarını protesto eden göstericiler arasında herhangi bir ayırım yoktu. Değişik aşiret mensupları, Müslüman Kardeşler ve toplumun diğer katmanları bu yolsuzluğa karşı bir araya gelmişti. Ülkenin sosyo-politik ve aşiret yapısından dolayı ve biraz da Suudi Arabistan’ın desteğiyle Ali Abdullah Salih başkanlıktan çekilmeyi reddedince, olaylar büyüyerek bir iç savaşa dönüştü. Öncesinden itibaren rejimden rahatsız olan Husilerin kullanabileceği böylesi bir kaotik durum dış güçlerin kullanımına uygun zemin oluşturdu. Nihayetinde, İran destekli Husiler, 2014 yılında başkent Sana’da hükümet binalarını ele geçirerek büyük bir meydan okuma gerçekleştirdi.

Suudi Arabistan’da yeni Kral Selman’ın Yemen’de derhal askeri bir operasyon yapılması kararı peşinde bazı İslam ülkelerinin destek verdiği uluslararası bir koalisyonun oluşturulmasını getirdi. 2015 yılından bu yana devam eden operasyonlar, bir yanda İran öbür yanda Suudi Arabistan’ın başını çektiği yıpratıcı bir savaşa dönüştü.

Halihazırda Suudi destekli koalisyon ve Sünni aşiretler kıyı bölgesinde bulunan Aden şehrini kontrol ederken, başkent Sana ve limanı bulunan Hudeydiyah hâlâ Husilerin elinde bulunmaktadır. Çatışmaların yoğunlaştığı yer ise Taiz şehridir.

Diğer yandan Yemen el-Kaidesi ve bazı aşiretler ülkenin orta kısımlarında hâkimiyet kurmuş bulunmaktadır.

Kötüleşen Ekonomi

2010 yılından itibaren Arap Baharı sürecin başlamasıyla birlikte, Yemen’de ekonomik durumun kısa zaman içinde daha da kötüleşmesine sebep oldu. Zaten zor koşullar altında yaşayan Yemenliler özellikle iç savaşın başlaması ve 2014 yılında Husilerin başkent Sana’yı ele geçirmesi, uluslararası tüm anlaşmaların fiili olarak durmasına sebep oldu. Daha önce IMF ve diğer kuruluşlarla anlaşma yapan Yemen’e tüm dış girdiler kesilmiş oldu.

Bununla birlikte, 2014’te başlayan çatışma bu reform çabalarını durdurdu. Husi grupları Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası operasyonlarına müdahale etti ve fonları kendi kullanımları için yönlendirdi. Çatışma öncesinde 5,2 milyar dolar olan Yemen’in Merkez Bankası rezervleri şu anda 1,5 milyar dolarda düşmüş bulunmaktadır.

Özel sektör büyük yara aldı ve sonucunda neredeyse tüm işletmeler işten çıkarmalar yapmaya başladı. Yemen ticari trafiğinin %60’ını elinde tutan Hudaydah Limanı, çatışmanın bir sonucu olarak Ağustos 2015’te hasar görünce yalnızca %50 kapasite ile çalışmalarını devam ettirebildi.

Gıda güvenliği sorunları nedeniyle ülke çapında gıda ve tıbbi ekipman gibi kritik maddelere erişim sınırlıdır. Yemen’in en sadık nakit transferi programı olan Sosyal Yardım Fonu artık faal değil ve 2014 sonundan bu yana herhangi bir ödeme yapamıyor. Bununla birlikte insanların çoğu tarımda istihdam edilmektedir. Hizmetler, inşaat, sanayi ise iş gücünün dörtte birini oluşturmaktadır.

Nüfusun yaklaşık %30’unun yardıma muhtaç olduğu Yemen'de kamu kesimi maaşlarının birçoğu, son birkaç aydır düzenli olarak ödenmemektedir. İnsanların geçim kaynakları çökmüş durumunda. Savaş milyonlarca insanı yardıma bağımlı hale getirmiş ve geçim kaynaklarını harap etmiştir.

İnsani Kriz

Uzun süredir bir kaos ortamının hakim olduğu Yemen’de ciddi bir insani kriz yaşanmaktadır. 27 milyonluk nüfusun halihazırda 18,8 milyonu yardıma muhtaç durumundadır. Başka bir deyişle vatandaşların en az %82’si başta gıda olmak üzere temel insani yardıma malzemelerine ihtiyaç duymaktadır. 18,8 milyon Yemenlinin 10,3 milyonunun bu yardımlara acil ulaşması gerekiyor. Artan yoksulluk ve açlığın, yakın gelecekte bir “insani felakete” dönüşmesinden endişe ediliyor.

Güvenlik

Sivil halk güvenlik ve temel haklar konusunda ciddi risklerle karşı karşıyadır. BM raporlarına göre krizin başladığı 2014 yılından itibaren 36.500 kişinin yaralandığı 7.500 kişinin ise öldüğü belirtilmektedir. Medyaya yansıyan bilgilere göre bazen cenaze törenlerinde bile insanların saldırılara ve tacizlere uğramaları, ülkede güvenliğin ne kadar kötü olduğu göstermektedir. Yemen’de tarafların hakim olduğu bölgelerde halk birçok güvenlik sorunuyla karşı karşıya kalmaktadır. Otorite boşluğu ve emniyet kuvvetlerinin düzenli bir şekilde çalışamaması ülkede değişik asayiş sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Temel İhtiyaçlar

Yemen’de milyonlarca insan en temel ihtiyaçlarını dahi karşılama konusunda sıkıntı yaşamaktadır. Yukarıdaki rakamlar içinde yaklaşık 14 milyon insanın temiz içme suyuna veya sıhhi tesisata erişim imkanı bulunmuyor. 8 milyon sivil ise ciddi anlamda su sıkıntısı çekiyor. Şiddetli gıda ihtiyacı bulunan kesimler içinde, 3,3 milyon çocuk yetersiz beslenmeye bağlı olarak hastalık riskleri ile karşı karşıyadır. Un, yağ, içilebilir su, şeker, gaz ve diğer gıda maddeleri ile petrol ürünlerine acilen ihtiyaç duyulmaktadır.

Sağlık

Ülkede halihazırda 14,7 milyon insan yeterli sağlık hizmetlerden yoksun bulunmaktadır. Nüfusun 8,8 milyonu ise şiddetli derecede tıbbi altyapı eksiği ile karşı karşıyadır. Temel tıbbi malzemelerin eksik olduğu ülkede sağlık hizmetleri tesislerinin sadece %45’i çalışmaktadır. Çatışmalar esnasında 274 sağlık hizmetleri tesisi hasar görmüş, 13 sağlık çalışanı da öldürülmüştür. Sağlık sisteminin çöküşün eşiğinde olduğu belirtilirken, hastaların ilaç alamadığı ifade ediliyor. Ülkedeki koşullar nedeniyle tedarik edilen az sayıdaki ilacın da fahiş fiyatlarla satıldığı belirtilmektedir.

Yemen’de şeker, böbrek yetmezliği, kalp problemi ve kanser gibi hastalıkları olan binlerce kişi bulunuyor. Yeterli ilaç olmayışı ve olanların da pahalıya satılması nedeniyle bu insanların hayatları büyük bir risk altında bulunuyor.

Altyapı

Temel hizmetler ve onları sağlayan kurumlar çöküşün eşiğindedir. Sağlık tesislerinin sadece %45’i çalışmaktadır. Ülkede eğitim sistemi neredeyse tükenmiş durumda. 1.600 okul kullanılamaz haledir. Hali hazırda 2 milyon çocuk eğitim imkanında mahrum kalmış olmakla beraber bu rakam her geçen gün artış göstermektedir. Eğitim alabilenler ise, büyük oranda öğretmen eksiği nedeniyle almaları gereken müfredatın yarısını ancak okuyabilmektedir.

Yaklaşık 4,5 milyon insan acil olarak sığınacakları bir mekâna ya da eve ihtiyaç duymaktadır. Başını sokacak bir yer bulanlar ise, hayatını devam ettirmek için gerekli temel eşyalara gıda maddelerine ihtiyaç duymaktadır.

Şehirlere Göre Nüfusun Toplam İhtiyaç Oranı

Abyan şehri %48, Saadeh %85, Taiz %55, Sana %40, Aden %43, el-Beyda %37, el-Zalee %48, el-Hudaydeh, %34, el-Cevf %50, el-Maharah % 35, Hadramaut %13, Hajjah %46, Lahj %55.

Mülteciler

2015’ten Şubat 2017’ye kadar Yemen’de 2.430.178 kişi ülke içinde yerinden edilmiş veya mülteci konumuna düşmüştür. Bunlardan 1.027.674 kadarı terk ettikleri bölgelerine geri dönse de döndüklerinde ev ve eşyalarını bıraktıkları şekilde bulamamıştır.

Göçmenlerin dağıldığı ülkeler:

Umman: 51.000

Suudi Arabistan: 40.000

Cibuti: 37.000

Somali: 35.000

Etiyopya: 14.000

Sudan: 7.000

Yemen’de yaşadığı yeri terk eden ve ülke içinde kalanların yarısından fazlası Hac, Taizz ve Sana’daki semtlere sığınmakta ve yaklaşık %77’si bir aileye misafir olarak veya kiralık konutlarda yaşamaktadır. Ülkenin zaten kıt olan kaynakları nedeniyle, ev sahibi aileler gelenlere ve akrabalarına bakmakta zorlanmaktadır. Yeni çatışmanın devam ettiği alanlarda evlerini terk etmek zorunda kalan insanların sayısı ise her geçen gün artmaktadır. Söz konusu kentlerde acilen tıbbi yardım malzemesi ulaştırılmasının yanı sıra gıda ve temel yaşam malzemelerine de ihtiyaç duyulmaktadır.

Son günlerde savaşın Taiz şehrinde yoğunlaşması sebebiyle, iltica eden insanlar da artmış bulunmaktadır. Bu kişilerin sığındıklar şehirler ise Mokha ve Hudeydiye’dir. Bazı aileler ise İbb ve Lahc şehirlerine sığınmış durumundadır. Taiz’deki çatışmalar ez-Zubab şehrinden de insanların kaçmasına sebebiyet vermektedir. Yaklaşık 1.000 aile göç etmiş durumunda.

El-Mokha şehrinde durum ise her gün daha da zorlaşmaktadır. Çatışmalardan dolayı ülke içinde yerinden edilmiş insanların şehrin içinde sıkışıp kalmış olması ve güvenlik sıkıntısından dolayı yeterli yardım sağlanamaması ciddi endişe vericidir. Al Mokha kentinde toplam sığınmacı sayısı 20.000’i buluyor. Bu sığınmacılara, acil insani yardım, tıbbi destek, yakıt dağıtımı ve su temini gibi hizmetler ya yetersiz kalıyor ya da hiç verilemiyor.