Özet

İsrâ suresinin ifade ettiği anlamlar üzerinde tekrar tekrar düşünürken, surenin sadece Beytülmakdis ve Mescid-i Aksa’nın gelecekteki özgürlüğünden bahsetmediğini fark ettim. Nitekim Beytülmakdis’in özgürlüğe kavuşması Allah’ın vaadidir. O Allah ki, “mümin kulları için iyilik ve zafer kapılarını açan” (Fettâh) ve “her şeyi bilendir” (Alîm). Allah’ın vaadinde herhangi bir şüphe ve tartışmaya yer yoktur. O vaat ki, er ya da geç mutlaka gerçekleşecektir. İsrâ suresinde, bu vaadin yanında, dünya çapında İslam’ın yeniden canlanışının, bir diğer ifade ile Müslümanların ayağa kalkışının işaretlerini fark ettim. Aynı şekilde tüm dünyaya yayılacak İslam fetihleriyle beraber, dünya liderliğinin Beytülmakdis’te gerçekleşeceğinin resmini de bu ayetlerde gördüm. Şimdi İsrâ suresine baktığımızda, surenin “Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir” (subhanellezi) ifadesi ile başladığını, “Allah’ı hakkıyla yücelt!” (ve kebbirhu tekbîra) emri ile sonlandığını görürüz. İsrâ suresinin ilk ayeti, Müslümanların tüm dünyaya ulaşma yolunu genel hatlarıyla çizmiştir. Zira bu ayet; Beytülmakdis’in geçmiş ve gelecek tarih boyunca, sahip olduğu eşsiz konumu ortaya koymaktadır. Ayrıca bu ayet; jeopolitik biliminde “Beytülmakdis Bereket Daireleri Teorisi” olarak bilinen, yeni bir teorinin temelini oluşturmuştur. Gerçekten de İslam’ın mesajı, isrâ ve mirac yol culuğu ile ilk kez evrensel bir boyut kazanmıştır. Bu açıdan şunu söyleyebiliriz ki, Beytülmakdis, İslam tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Çünkü isrâ ve mirac yolculuğu İslam’ın sadece Beytülmakdis’teki durumu değil, dünyadaki mevcut durumu da tümüyle değiştirmesi için atılan ilk adımdır. İsrâ yolculuğu, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selemle Beytülmakdis’in uluslararası bağlamdaki önemini açıkça göstermiştir. Yine isrâ yolculuğu, Peygamber aleyhisselama Beytülmakdis’in sıradan bir bölge olmadığını ifade etmiştir. Zira Peygamber aleyhisselam Beytülmakdis’in evrensel bir öneme sahip bir bölge olduğunu isrâ ve mirac mucizesi ile bizzat yaşamıştır. Ayrıca isrâ yolculuğu başta Peygamber aleyhisselam olmak üzere Mekke’deki tüm mazlum Müslümanlara ve daha sonra gelecek tüm zayıf Müslümanlara bir umut olarak Allah’ın bir lütfu olmuştur. Aynı şekilde isrâ ve miraç mucizesi, belli bir zamana mahsus bir umut olmaktan ziyade, devamlı ve sonsuza kadar sürecek değişim ve başlangıçlar için bir umut olarak tüm Müslümanlara Allah’ın bir ihsanıdır. Burada şunu da belirtmek gerekir ki umut; hayallerin gerçekleşmesi, istenilen hedeflere ulaşılması hususunda gereken değişikliklerin meydana gelmesi için, dur durak bilmeksizin mücadele etmektir. Bir başka ifadeyle umut; değişime hazır olmanın fiilî şeklidir. İsrâ ve mirac hadisesiyle İslam’ın evrensel mesajı, belki de ilk kez, tüm açıklığıyla Müslümanların gözleri önüne serildi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanındaki Müslümanlar, isrâ ve mirac mucizesi ile İslam’ın mesajının içe dönük bir olay olmadığını; aksine dışa dönük ve uluslararası bir hakikat olduğunu anlamışlardır. Yine isrâ mucizesi gösterdi ki, Müslümanlar belli dönemlerde zulüm ve sıkıntılara maruz kalsa da İslam’ın daveti asla Mekke ve Arabistan yarımadası içinde mahsur kalmayacak; aksine önce Beytülmakdis’e, oradan da dünyanın her yerine ulaşacaktır.