Giriş
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sudan’ın ve Batı’nın (özellikle İngiltere ve Amerika) gündemini meşgul etmeye başlayan Güney Sudan meselesi uzun bir mücadelenin ardından 2011 yılında ayrışma ile sona ermiştir. Güney Sudan’ın bağımsızlık kazanması elbette en başta Sudan’ı ve sonra komşusu durumundaki diğer bölge ülkelerini de etkilemiştir. Etnik ve dinsel ayrımın öne çıktığı Güney Sudan meselesi son kertede uluslararası basının algısında İslam ve Hıristiyanlık arasında kutuplaşan bir mücadeleye dönüştürülmüştür. Ve 2011 halk referandumu ile ortaya çıkan sonuç özellikle Batılı ülkeleri oldukça memnun etmiştir. Güney Sudan’ın Sudan’dan ayrılması bir demokrasi zaferi, bağımsızlık mücadelesi ve kendi kendini yönetme özgürlüğü olarak değerlendirilmiştir. Uluslararası basında küresel aktörlerin yakından müdahil oldukları bu ayrılma süreci Güney Sudan için müreffeh bir hayata yeni bir başlangıç olarak tasvir edilmiş, Güney Sudanlılara yapay umutlar pompalanmıştır.
Bağımsızlık sonrası yaşanan gelişmeler ise olayların beklendiği gibi gelişmediğini kısa sürede göstermiştir. Afrika’nın 54. ülkesinin sakinleri bu sefer de kendi aralarında iktidar mücadelesine girişmişlerdir. Afrika kıtasının en son bağımsızlık kazanan, en genç ülkesi konumundaki Güney Sudan 2013 yılından bu yana iç savaş sarmalı içerisinde bulunuyor. 300 binden fazlainsanın hayatını kaybettiği, 1.5 milyondan fazla insanın çevre ülkelere göç ettiği, 2.1 milyon insanın ülke içinde göçmen durumuna düştüğü bu iç savaş atmosferinde ise taraflar arasında yapılan müzakere ve anlaşmalar ne yazık ki kalıcı olmuyor.
Aslında büyük bir insani trajedinin yaşandığı Güney Sudan krizi uzun zamandır gündemi meşgul eden Suriye krizinden dolayı yeterince ilgi görmüyor. Bu raporun yazım amacı gündem dışı kalan Güney Sudan’a ve orada devam eden iç savaş ve ona bağlı gerçekleşen insani krize dikkat çekmektir.
Bağımsızlığa Giden Yol
Güney Sudan’ın Sudan’dan ayrılması bir dizi önemli gelişmenin tesirinde olmuştur. Sömürgecilik yıllarında İngilizlerin uygulamaya koyduğu “Kapalı Bölge (Close District)” siyaseti Güney Sudan’ın Sudan’ın geri kalanı ile bütünleşmesinin önündeki en büyük engeli teşkil etmiştir. İngiliz siyasetinin “Böl ve Yönet” mantığına uygun olarak hayata geçirilen bu uygulama esasında kuzeyden güneye inen Arap kültürel etkisini (İslam) kırmayı amaçlamıştır.[1]Bu siyasetin bir neticesi olarak da Güney Sudan’da özellikle eğitim faaliyetleri misyoner kurumlar vasıtasıyla yürütülmüştür. Bunun neticesinde Sudan’ın geri kalanından bağımsız yeni bir Hıristiyan Güneyli kimliğine sahip elit bir tabaka inşa edilmiştir.[2] Batı ile Hıristiyanlık üzerinden bağ kuran Güneyli elitler bu ayrışmanın bir neticesi olarak Güney Sudan’da doğan ayrılıkçı hareketin motor gücü olmuşlardır.
İngilizlerin bir bölümünü Uganda’ya bir bölümünü de Demokratik Kongo Cumhuriyeti topraklarına katmak istediği Güney Sudan 1947’de gerçekleşen Rajaf Konferansı ile Sudan’ın bir parçası olmayı sürdürmüştür. Ancak Sudan’ın İngiliz yönetiminden bağımsızlığını aldığı 1956 yılından bir yıl önce belirginleşmeye başlayan Güney Sudan sorunu daha sonraki yıllar Sudan’ın ana gündemi olmayı sürdürmüştür. 1955 yılında bölgesel otonomi talepleri doğrultusunda Sudan’ın güneyinde başlayan Anyanya İsyanı (Anyanya I) 1972 yılına kadar devam etmiştir. Sudan’ın ilk iç savaşı olarak bilinen bu 17 yıllık süreçte yarım milyon insan hayatını kaybetmiştir. İsrail, Uganda ve Etiyopya tarafından desteklenen güneydeki ayrılıkçı gerillalar nihayetinde SSLM (Güney Sudan Kurtuluş Hareketi) oluşumunu kurmuşlardır.Sağlanan bu dış destekte İsrail-Etiyopya işbirliği özellikle dikkat çekicidir. Etiyopya-Sudan sınır bölgelerinde oluşan mülteci kamplarından seçilmiş belli kişiler düzenli aralıklarla İsrail’e silahlı eğitim için gönderilmiş ve daha sonra SSLM saflarına dahil edilmişlerdir.[3]Kuzey ve Güney arasında 1972’de yapılan Addis Ababa Anlaşması ile Sudan’ın güney bölgesi Güney Sudan olarak otonomi kazanmıştır.
Ancak taraflar arasındaki anlaşma 1983 yılına gelindiğinde yürürlükten kalkarak II. Sudan İç Savaşı’nı başlatmıştır. İç savaşın tekrar başlamasına tek sebep 1983 yılında Sudan’da Şeriat ilan edilmesi gösterilse de Sudan’ın güney eyaletlerinde Amerikan şirketi Chevron’un yaptığı petrol keşiflerinin büyük önemi bulunmaktadır. 1978 yılında Bentiu, 1979 yılında Yukarı Mavi Nil, 1980’de Unity, 1981’de Adar, 1982’de Heglig yerleşkelerinde bulunan petrol rezervlerini kontrol etmek adına yoğun bir mücadele yaşanmıştır. Bu mücadele etrafında şekillenen iç savaş 22 yıl devam ederek 2005 yılına kadar sürmüştür. II. Sudanİç Savaş’ı hem ülke ekonomisine hem de Sudan’ın siyasi istikrarına ağır darbe vurmuştur. Ülkenin mali kaynakları ve insan gücü bu savaşlarda heba olup gitmiştir.
1983-2005 arasında cereyan eden iç savaş 2 milyon insanın ölümüne ve çatışmadan etkilenen yerlerde gıda krizlerinin ortaya çıkmasına yol açarak büyük insani krizler doğurmuştur. Geride büyük bir travma bırakan iç savaş 2005 yılında taraflar arasında Kenya’nın başkenti Nairobi’de yapılan Kapsamlı Barış Anlaşması ile son bulmuş ve böylece otonom yapıdaki Güney Sudan bölgesinin bağımsızlık kazanması için self-determinasyona kapı aralanmıştır.
1983-2005 arasın dönemde Güney Sudan davasının neredeyse tek motor gücü Güneyli elitlerin liderlik ettiği SPLM/A (Sudan Halkı Kurtuluş Hareketi/Ordusu) olmuştur. Bağımsızlık kazanılana kadar ki süreçte Güney Sudan davası John Garang liderliğinde sürdürülmüştür. Ancak 1991 yılında SPLA içinde Garang’ın liderliği sorgulanır hale gelmiştir. Bu süreçte Riek Machar, Gordon Kong ve Lam Akol’un önderliğinde SPLA-Nasır adında yeni bir fraksiyon ortaya çıkmıştır. SPLA-Nasır fraksiyonu özellikle Nuer ve Shilluk etnik topluluklarının yaşadığı yerleşkelerde taraftar toplamış ve bu gelişmenin sonucunda SPLA ile SLPA-Nasır arasında yoğun çatışmalar yaşanmıştır.Güney Sudan toplumsal hayatında 1990’ların başında belirmeye başlayan bu etnik çizgiler daha sonraki yıllarda daha da belirgin hale gelmiştir.
Güney Sudan’da etnik toplulukların savunma amaçlı silahlı birlikler kurması olağan kabul edilen bir hadisedir. Özellikle yaşadıkları alanlarda sığırlarını ve topraklarını korumayı amaçlayan bu kabilesel askeri birliklerde etnik aidiyetler oldukça ön plandadır. Bu birlikler saldırı amacından ziyade kendi kontrol alanlarına yapılan saldırıları savuşturmak üzere defansif amaçlarla tesis edilmektedir.[4] Ancak 1991 yılında Bor’da Dinka etnik topluluğuna mensup 2.000 sivilin Nuer Beyaz Ordusu (Nuer White Army) tarafından öldürülmesigüneyde iki büyük etnik topluluk olan Dinka ve Nuer arasındaki tansiyonu tırmandırmıştır.Nuer Beyaz Ordusu istisna teşkil ederek lokal gücünü pekiştirerek tüm Nuer klanlarının desteğini almış ve sonuçta daha etkili bölgesel bir yapı haline dönüşmüştür. Dinka mensubu John Garang liderliğindeki SPLA’e karşı gücünü pekiştirmek isteyen ve John Garang’ı devirmek isteyen SPLA-Nasır fraksiyonu çeşitli vesilelerle Sudan hükümetinden destek almıştır. Ancak Garang’ın karizmatik kişiliği ve SPLA içindeki gücü dolayısıyla bu amacına ulaşamamıştır.
SPLA-Nasır fraksiyonuna SPLA kadrolarından bazı katılımlar gerçekleşince hareketin ismi SPLA-United olarak revize edilmiştir. Kenya Devlet Başkanı Daniel Arab Moi ve Amerika’nın Garang-Machar ikilisini barıştırmak için yürüttüğü müzakereler de başarısız kalmıştır. 1994 yılında Riek Machar hareketin önderlerinden Lam Akol’u devre dışı bırakmış, hareketin ismini de Güney Sudan Bağımsızlık Hareketi (SSIM/A) olarak değiştirmiştir. 1996 ve 1997 yılında Sudan hükümeti ile yaptığı işbirliği neticesinde Riek Machar Güney Sudan Savunma Gücü (SSDF)’in başına geçmiştir. Bu yolla Sudan hükümetinden finansman ve silah temin etmiştir. Ancak bu ilişki 2000 yılına kadar sürmüş daha sonrasında Riek Machar kendine sağdık birliklerle Sudan Halkı Savunma Gücü/Demokratik Cephe (SPDF)’i kurmuştur. Nihayetinde 2002 yılında John Garang ile uzlaşı yoluna giren Machar SPDF birliklerini SPLA’a dahil ederek SPLA içindeki Nuer birliklerinin başına geçmiştir. 2005 yılında gerçekleşen Kapsamlı Barış Anlaşması sonrası kurulan Güney Sudan hükümetinde başkan yardımcılığı görevine gelmiştir.
Sudan hükümeti ile SPLM/A arasında 2005 yılında imzalanan Kapsamlı Barış Anlaşması 2005 yılına kadar devam eden iç savaşı sona erdirerek Güney Sudan’ın bağımsızlık kazandığı halk referandumunun önünü açmıştır. Aynı yıl John Garang’ın Uganda ziyareti sonrası helikopter kazasında ölmesiyle boşalan göreve Garang’ın yardımcısı konumundaki Salva Kiir Mayardit seçilmiştir. Sudan’ın birlikteliğini savunan Garang’ın ani ölümü sonrasında daha ayrılıkçı fikirlere sahip Mayardit’in liderliğe gelmesi Sudan için birliktelik şansının sona erdiği anlamına gelmiştir. Zira 2005-2011 arasında geçen sürede SPLM verdiği demeçlerle referandumda Güney Sudan’ın ayrılması yönünde yoğun propaganda gerçekleştirmiştir. 2011 yılı Ocak ayında Güney Sudan’da gerçekleşen halk oylamasının neticesi önceden tahmin edildiği gibi ayrılık yönünde olmuştur.
Güney Sudan İç Savaşı ve Çatışan Taraflar
2011 yılının Ocak ayında yapılan halk oylaması sonucunda Sudan’ın özerk konumdaki bölgesi Güney Sudan bağımsızlık hakkı kazandı. Yapılan referandumda Güney Sudan halkının %98.83 gibi yüksek bir oyla ayrılığa karar vermesi Afrika’nın 54. ülkesinin doğumu oldu.Başta İsrail ve Amerika olmak üzere pekçok ülke hızla Güney Sudan’ın bağımsızlığını tanıdılar. SPLM/A önderliğinde verilen bağımsızlık mücadelesi meyve verirken Güney Sudan halkı artık yeni bir sürecin içine giriyordu. Devlet olmanın gerekliliği olarak devlet inşası, parlamento ve anayasa gibi siyasi kurumlar hızla hayata geçirildi. Her alanda Sudan’ın ve İslam’ın izlerinin silinmesi ve yeni bir ulusal kimliğin inşasına başlanmıştı. Tamda ulus-inşası ve devlet-inşası süreçlerinin başladığı bu noktada etnik gerilimler de artarak çatışmaya dönüştü.
Arapça’nın eğitim ve kültür hayatındaki etkilerini silmek için 2011 Anayasası ile yerel dillerin yanında İngilizce ülkede resmi dil olarak kabul edilmiştir. İngilizce iş ve eğitim seviyesinin tamamında geçerli dil hale getirilmiştir. Günlük gazete ve medya organları yayınlarını İngilizce üzerinden sürdürmeye başlamışlardır. İsrail[5], Amerika ve Avrupa ülkeleri ile diplomatik ilişkiler hızla tesis edilmiştir.
Ülkede yakalanan değişim atmosferine rağmen Güney Sudan’ı oluşturan etnik topluluklar arasında iktidar mücadelesinin başlaması ise fazla uzun sürmedi. Nüfus üzerinde çoğunluğu oluşturan büyük etnik topluluklar SPLM/A önderliğinde kurulan yeni devlet üzerinde güç mücadelesine tutuştular. Daha önceki yıllarda SPLM/A üzerinden gerçekleşen etnik çatışma bu sefer devlet organlarını elde tutmak adına nüksetmiştir.
Güney Sudan’ın bağımsızlık kazanmasının hemen ardından bazı etnik topluluklar arasında toprak ve sığırlar üzerine anlaşmazlıklar baş göstermiş hatta bazı kanlı olaylar yaşanmıştır. Nuer etnik topluluğunun haklarını savunmak için hareket eden Nuer Beyaz Ordusu’na karşın Murle etnik topluluğunun haklarını savunmak için George Athor liderliğinde Güney Sudan Demokrasi Hareketi/Ordusu (SSDM/A) teşkilatı kurulmuştur. SSDM 2010-2013 yılları arasında SPLM/A’ya karşı mücadele etmiş daha sonra içindeki fraksiyonlar bir bir Güney Sudan hükümeti ile ateşkes anlaşması imzalamışlardır.2011 yılında etkileri yerel düzeyde kalan Murle ve Nuer etnik toplulukları arasında devam eden düşük tansiyonlu bazı olaylar 2013 yılına gelindiğinde ise daha farklı bir boyut kazanmıştır. Dinka etnik mensubiyeti bulunan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit’in Nuer etnik mensubiyeti olan yardımcısı konumundaki Riek Machar’ı görevden uzaklaştırması yeni kurulan devlet için önemli bir dönem noktası olmuştur. Görevden uzaklaştırılan Riek Machar kısa bir süre sonra isyan bayrağını açarak etrafına topladığı taraftarları ile SPLM-IO’yu kurarak direnişe geçmiştir. İşte bu hadise Güney Sudan’ın bağımsızlıktan sonraki ilk iç savaşının fitilini ateşlemiştir. Güney Sudan Ordu birlikleri Riek Machar’a bağlı Beyaz Ordu’ya karşı amansız bir mücadeleye girerken artan çatışmalar neticesinde ise halk köylerini, evlerini terketmek zorunda kalmıştır.
Çatışan tarafların farklı etnik aidiyetlerinin olması Güney Sudan İç Savaş’ını Dinka ve Nuer etnik grupları arasında cereyan eden bir güç mücadelesine dönüştürmüş durumda. Bunun sebebi her iki etnik topluluğun da Güney Sudan’da sayıca fazla olması. Kesin olmamakla birlikte yapılan tahminler Dinka etnik grubunun Güney Sudan nüfusunun %15’ini buna karşın Nuerlerin de %10’u oluşturduğu yönde. Shilluk, Bari, Azande, Asholi gibi diğer etnik grupların genel nüfus içindeki oranı ise görece daha az. Bu yüzden Salva Kiir-Riek Machar çekişmesi ülkedeki en büyük iki etnik grubun çekişmesini yansıtmakta.
Güney Sudan bağımsızlık kazanmasından çok kısa bir süre sonra 2013 yılının Aralık ayında iç savaşın kucağına düştü. Birbirine muhalif iki liderin (Salva Kiir ve Riek Machar) önderliğinde başlayan çatışmalar uzun süre kesintisiz devam etti.Devlet Başkanı Salva Kiir’in darbe teşebbüsü şüphesi ile yardımcısı konumundaki Riek Machar’i görevden uzaklaştırması ikili arasındaki siyasi tansiyonu arttırırken Güney Sudan İç Savaşı’nın da fitilini ateşlemiş oldu. Görevden alınmasından kısa bir süre sonra (5 ay) kendi taraftarlarını toplayan Riek Machar Güney Sudan ordu güçlerine karşı bir cephe oluşturdu. Şiddetli çatışmaların yaşanması sonucu siyasi kriz aynı zamanda büyük bir insani trajediye de dönüş oldu.
Salva Kiir’in Dinka etnik topluluğundan Riek Machar’ın da Nuer etnik topluluğundan olması ikili arasındaki güç mücadelesine etnik bir çatışma boyutu kazandırmaktadır. Her iki tarafında kullandıkları argümanlar ve söylemlerle aidiyet duydukları etnik toplulukları harekete geçirmeye çalışmaları siyasi arenadaki bu gerilimi toplum düzeyinde büyük bir çatışmaya sürüklemektedir. Birleşmiş Milletlerin Güney Sudan’a gönderdiği olay yeri inceleme heyeti ülkedeki durumu “topyekün etnik temizlik (all-out ethnic cleansing)” olarak dile getirmiştir.[6]Ülkedeki krizden etkilenmeyen güvenli bir bölge kalmazken ülke içinde ve dışarıya yönelik büyük göç hareketlilikleri yaşanmakta.
Çatışmalar dolayısıyla Güney Sudan genelinde insani krizler yaşanırken, petrol üretimindeki %40’lık düşüş nedeniyle ekonomik kriz de yaşanmaktadır. Siyasi istikrarsızlık pek çok alanda ülkeyi olumsuz etkilerken doğrudan yapılan dış yatırımları da geriletmiş vaziyette. Ülke kaynaklarının gelişmeyi destekleyici projeler yerine silaha gidiyor olması ise halk düzeyinde gelir seviyesinde düşüşü hızlandıran bir etki yapmakta.Buna karşın ülkede arz-talep dengesinin bozulması nedeniyle enflasyon oranı % 837 seviyesine gelmiş durumda.
Kısaca ifade edersek Güney Sudan 2011’de gerçekleşen bağımsızlık sonrası hem siyasi hem ekonomik hem de insani alanda büyük bir kriz yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler ve küresel güçlerSuriye krizinde olduğu gibi Güney Sudan krizinde de pasif tutumlarını sürmektedirler. Birleşmiş Milletler çatışmaların sona ermesi için ülkeye silah ambargosu konulmasını tartışıyor ancak bu ambargonun etkisinin olmayacağı çok açık çünkü çevre ülkelerden temin edilen İsrail yapımı silahlar halihazırda oldukça yaygın kullanılıyor.[7]
2015 Ateşkes Anlaşması
Çatışan taraflar arasında 2015 Ağustos ayında IGAD önderliğinde ve Birleşmiş Milletler baskısı altında imzalanan ateşkes anlaşması gecikmeyle de olsa yürürlüğe girdi. Ancak tarafların birbirini suçlayan beyanatları ateşkes anlaşmasına rağmen başkent Juba’da şiddetli çatışmaların başlamasına yol açtı. 8 Temmuz 2016’da başkent Juba’da ordu içerisinde Riek Machar’a sadık bazı birliklerin Salva Kiir’in koruma birlikleri ile çatışmaya girmesi taraflar arasındaki çatışmaları yenden alevlendirdi. Riek Machar’a bağlı birliklerin pusuya düşürülmesiyle 2016 Temmuz ayında başlayan çatışmalar bir süre devam ederken Riek Machar yeniden görevine geri döndü. Ancak Devlet Başkanı Salva Kiir’in ikinci kez Machar’ı görevden uzaklaştırması taraflar arasındaki ipleri neredeyse tamamen kopardı. Amerika’nın baskılarına rağmen Güney Sudan’da çatışmalar yeniden başladı. Riek Machar Güney Sudan’ı terketmesinin ardından önce Demokratik Kongo’ya ardından da Sudan’a sığındı. Şimdilerde Güney Afrika’da sürgünde bulunan lider Güney Sudan meselesinde etkili konumunu sürdürmeye devam ediyor. 2015 Ateşkes Anlaşması ise hala yürürlükte olsa da ülkedeki fiili çatışma hali anlaşmayı etkisiz kılıyor.
Amerika’nın Güney Sudan’a Yönelik Siyaseti
Sudan ve Güney Sudan söz konusu olduğunda özellikle Amerika’nın bu ülkelere yönelik izlediği siyasete yer vermek gerekmektedir. Güney Sudan’ın bağımsızlık kazanmasında Amerika hem devlet düzeyinde hem de sivil toplum düzeyinde önemli bir rol oynamış, adeta Güney Sudan’ın bağımsızlığının garantörlüğünü üstlenmiştir. 1970’lerin sonunda Sudan’da Chevron tarafından gerçekleşen petrol keşifleri Amerika’nın bu bölgeye ilgisini arttıran başlıca etken olmuştur. Bir tarafta güneydeki ayrılıkçı grupları destekleyen Amerika diğer tarafta da tüm diplomatik becerilerini kullanarak Hartum yönetimine 2011 referandumunun gerçekleşmesi için yoğun baskı uygulamıştır.
Amerikan basının Güney Sudan’ın bağımsızlığı için pompaladığı demokrasi ve umut dolu haberler 2011 sonrası başlayan iç savaş nedeniyle kısa sürede fiyaskoya dönüşmüştür. Daha demokrat bir ortam yerine daha çatışmacı ve kanlı, insani krizlerle dolu bir ülke ortaya çıkmıştır. Bu kaotik ortam sebebiyle şimdilerde Amerika’nın Sudan ve Güney Sudan’a yönelik siyaseti kendi kamuoyunda bile eleştirilir hale gelmiştir.
Watchdog’un yayınladığı yolsuzluk raporuna göre Güney Sudan’ın geleceğini şekillendiren siyasi liderler büyük bir yolsuzluğun içindeler. Lüks arabalar, dışarıda açılan hesaplara aktarılan paralar, lüks evler ve masraflı yurt dışı seyahatleri ülke kaynaklarını sömürmekte.[8]Devlet Başkanı Salva Kiir’in karıştığı bu iddialara göre ülkenin üst düzey siyasi ve askeri yöneticileri pek çok alanda kurdukları paravan şirketler vasıtasıyla zimmetlerine para aktarmaktalar.[9]Amerikan basının geniş yer verdiği bu iddialar Güney Sudan’da hükümet tarafından yalanlansa da Amerikan kamuoyunda Güney Sudan’a verilen destek erimeye başlamış durumda.
Bush ve Obama dönemlerinde daha belirgin hale gelen Amerika’nın Sudan’a ve Güney Sudan’a yönelik siyasetinin birkaç boyutu bulunmakta. Bu siyaseti şekillendiren temel unsurlar şu şekilde sıralanabilir: Ülkedeki petrol rezervleri, 1993 yılından beri ambargo uygulanan Sudan’ın istikrarsızlaştırılması, bölgede artan Çin etkisinin kırılması, Etiyopya, Kenya ve Uganda gibi Amerika’nın bölgesel ortaklarıyla işbirliği yapacak yeni bir devlet tesis etmek.
Amerika’nın Güney Sudan’a yönelik siyasetinin 1973’te küresel arenada yaşanan petrol krizi ile başladığını söyleyebiliriz.O dönemde Sudan’da artmaya başlayan Amerika etkisi Chevron’a ülke genelinde petrol aramanın yolunu açmıştır. Sudan’da iktidarda bulunan Cafer Nimeyri 1974 yılında Chevron’a geniş çaplı petrol arama izni vermiştir. Bu iznin alınmasında sonradan Amerikan başkanlık koltuğuna oturacak George W. Bush’un da çabaları bulunmaktadır. Chevron’un 1978’de bölgede yaptığı petrol keşifleri 1983 yılında ikinci Sudan İç Savaşı’nın başlaması ile sona ermiştir.[10] 1989 yılında Sudan’da gerçekleşen iktidar değişikliği sonrasında Amerika-Sudan ilişkileri kötüleşirken Amerika’nın Güney Sudan siyaseti bölgenin bağımsızlığını desteklemek yönünde evrilmiştir. Amerika bölgedeki işbirliği partnerleri Etiyopya, Kenya ve Uganda üzerinden ayrılıkçı SPLM/A’ya teknik ve maddi destek sağlamaya başlamış ve Güney Sudan’ın bağımsızlığının garantörü haline gelmiştir.
Amerika’nın SPLM/A’ya sağladığı destek Sudan hükümetinin Çin ile 1996’da sağladığı petrol çıkarma anlaşması sonrasında daha da artmıştır. Çin-Sudan ilişkileri hızla gelişirken Amerikan basını, sivil toplum kuruluşları ve devleti Güney Sudan’ın özgürleşmesi için geniş bir destek ağı sağlamıştır. Özellikle basın kuruluşları büyük umutlar pompalayarak Güney Sudan’ın ayrılması halinde petrol gelirlerinden daha fazla faydalanacağı ve kalkınmış müreffeh bir ülke haline geleceği yönünde umutlar pompalanmıştır.
Bağımsızlık sonrası dönem beklenildiği gibi bir tablo ortaya çıkartmazken Amerika SPLM/A’ya verdiği koşulsuz destekten pek o kadar emin değil artık. Amerikan iç basınında Güney Sudan tecrübesini Irak’a benzeten eleştiriler ve Güney Sudan ordusunun karıştığı insan hakları ihlalleri bu desteği sorgulatır hale geldi. Amerikan başkanının değişmesi ise yeni dönemde Amerika’nın Güney Sudan’a yönelik ne tür bir tutum takınılacağını bilinmez hale getirdi. Trump’ın Güney Sudan gibi kompleksetnik sorunlar yumağına müdahale noktasında isteksiz olacağı yönünde tahminler bulunmakta.
İnsani Krizin Boyutları
Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan Güney Sudanlılar çatışma alanlarından kaçarak çevre ülkelere sığınıyorlar. Etiyopya, Kenya, Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Uganda ve Orta Afrika Cumhuriyeti mültecilerin sığındığı ülkelerin başında geliyor. Geçtiğimiz Eylül ayında UNHCR Güney Sudan’dan çevre ülkelere dağılan göçmen sayısının 1 milyonu geçtiğini açıkladı.[11]Bu hafta ise UNHCR göçmen sayısını 1.5 milyon olarak açıklarken Güney Sudan’ın Suriye ve Afganistan’dan sonra en fazla göç veren ülke olduğunu duyurdu.[12]Dış göçün yanında ülke içi göçün de oldukça fazla olduğunu belirtmek gerekir zira çatışmalardan kaçan 2.1 milyon insan ülke içinde kamp alanlarına sığınmış durumda. 2013 Aralık ayından bu yana devam eden çatışmalarda ölenlerin sayısı 300.000’i geçmiş durumda. BM’ninverdiği rakamlara göre ülke genelinde 5.5 milyon insanın gıda güvenliği bulunmamakta.
Birleşmiş Milletler Güney Sudan Misyonu (UNMISS) ülkede çatışma ve şiddetin giderek arttığını, devletin koyduğu sınırlamalar nedeniyle pek çok bölgeye insani yardımın ulaştırmada zorladıklarını açıkladı. Yapılan açıklama Güney Sudan genelinde yaşanan insani krizin boyutlarının giderek arttığını göstermekteydi.
Çatışma yaşanan lokasyonlarda insanlar ateş altında kalırken gıda stokları da yetersiz kalmakta. Ülke genelinde %837’e ulaşan enflasyon oranı halkın gıda alım gücünü her geçen gün daha da zayıflatmakta. Hastaneler tam kapasite çalışamazken ilaç ve cerrahi malzeme ihtiyacı da bulunmakta.
Birleşmiş Milletler Güney Sudan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Yasmin Sooka’nın çizdiği tablo ülkede yaşanan insani trajediyi daha net gözler önüne sermekte. Sooka’ya göre iç göçleri barındıran kamplarda kalan kadınların %70’i polis ya da asker tarafından tecavüze uğramış durumda. Diğer şok edici bir gerçek ise kadınların %78’inin başka bir tecavüzü izlemeye zorlanmış olması. Ülkedeki etnik kutuplaşma her kesimin etkilendiği etnik temizliğe yol açarken durumun Ruanda’ya benzemesinden korkuluyor.
20 Şubat 2017 tarihinde Birleşmiş Milletler Güney Sudan’ın Unity eyaletinde iki farklı bölgede resmi olarak açlık krizi (famine) olduğunu duyurdu. Unity eyaletinde 100 binden fazla insanın açlık nedeniyle yardıma ihtiyaç duyulduğu belirtilirken ülke genelinde 5.5 milyon insanın çeşitli seviyelerde insani yardıma ihtiyaç duyduğunun da altı çizildi. Birleşmiş Milletler yaptığı açıklamalarda açlık krizinin insan-yapımı (man-made) olduğunu ve ülkedeki siyasi kaostan kaynaklandığını da duyurdu.[13]
Güney Sudan Kronolojisi
1955-1972 | I. Sudan İç Savaşı |
1956 | Sudan’ın Mısır-İngiliz idaresinden bağımsızlık kazanması |
1983 | John Garang önderliğinde SPLM/A (Sudan Halkı Kurtuluş Hareketi/Ordusu) kuruldu. |
1983-2005 | II. Sudan İç Savaşı |
9 Ocak 2005 | Sudan hükümeti ile SPLM/A arasında Kapsamlı Barış Anlaşması (Naivasha) imzalandı. |
30 Temmuz 2005 | John Garang’ın helikopter kazasında ölümü. |
9-15 Ocak 2011 | Güney Sudan Bağımsızlık Referandum Oylaması. |
9 Temmuz 2011 | Güney Sudan’ın bağımsızlığını ilan edişi. |
Aralık 2013 | Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit’in yardımcısı Riek Machar’ı görevinden uzaklaştırması. |
26 Ağustos 2015 | SPLM-IO ile Güney Sudan hükümeti arasında Kapsamlı Barış Anlaşması imzalandı |
8 Temmuz 2016 | Başkent Juba’da çatışmaların yeniden başlaması. |
20 Şubat 2017 | Birleşmiş Milletler Unity eyaletinde iki farklı lokayonda 100.000 kişiyi etkileyen açlık krizi olduğunu resmi olarak ilan etti. |
Sonuç
Afrika’nın en genç ülkesi 2013 yılından beri etnik bir savaşın içinde. Büyük bir insani trajedinin yaşandığı ülkede devlet sistemi çökmüş durumda. Güney Sudan’a umut pompalayan kesimler bu trajediye duyarsız kalmaya devam etseler de başta İsrail olmak üzere pek çok silah satıcısı ülke Güney Sudan’a silah sevkiyatına devam etmekte. Etnik meseleler üzerine yükselen iç savaş ipuçlarını 90’larda vermeye başladığı görülmektedir. Bu yıllarda SPLM/A içinde yaşanan Dinka-Nuer çekişmesi bağımsızlık sonrası Güney Sudan’da iktidarı ele geçirmeyi şekilinde yeniden nüksetmiştir. Yeni kurulan devlete nüfuz etmeyi amaçlayan mücadele ülke geneline yansırken ülkede topyekün etnik temizliğe dönüşmüştür. 2015 Barış Anlaşması yürürlükte kalmasına rağmen iki tarafın da karşılıklı ihlalleri sonucu çatışmalar hız kesmeden devam etmiştir. Dünya gündeminde pek yer bulamasa da Güney Sudan’da ağır bir insani kriz yaşanmakta, göç hareketleri meydana gelmektedir. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin sürdürülemediği ülkede polis ve askerin karıştığı tecavüz vakaları ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Acil müdahale gerektiren bu durum maalesef görmezden gelinmekte ve Güney Sudan’ın bağımsızlığını koşulsuz destekleyen çevreler derin bir sessizliğe bürünmektedirler. Irak ve Afganistan’dakine benzer şekilde Batılı güçlerin desteklediği bir başarısız demokrasi operasyonu daha iç savaşla neticelenmiştir.
KAYNAKLAR
AHMED Hassan Makki Mohamed, Sudan: The Christian Design, The Islamic Foundation, UK, 1989
YOUNG John, The White Army: An Introduction and Overview, The Small Arms Survey, Cenova, 2007, syf. 9
MAYO David Nailo N., “The British Southern Policy in Sudan: An Inquiry into the Closed District Ordinances (1914-1946)”, Northeast African Studies, No: 1 (2-3), 1994, syf. 165-185
YIHUN Belete Belachew, “Ethiopia’s Role in South Sudan’s March to Independence, 1955-1991”, African Studies Quarterly, No: 14 (1-2), 2013, syf. 35-54
SOW Mariama, “The Sentry Reports High-Level Abuses of Power by South Sudanese Leaders and Families”, Brookings, 16 Eylül 2016, https://www.brookings.edu/blog/africa-in-focus/2016/09/16/africa-in-the-news-the-sentry-reports-power-abuses-in-south-sudan-ghanas-eurobond-is-vastly-oversubscribed-and-visa-launches-m-pesa-rival/?utm_medium=social&utm_source=twitter&utm_campaign=global
“Israel recognizes South Sudan, offers economic aid”, Reuters, 10 Temmuz 2011, http://www.reuters.com/article/us-israel-sudan-south-idUSTRE7690PB20110710
“Statement by Yasmin Sooka”, UNHCR, 14 Aralık 2016, http://www.ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=21028&LangID=E#sthash.LrMezGkV.dpufhttp://www.ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=21028&LangID=E
“Israeli arms ‘helping to fuel South Sudan War’ says UN”, The Times of Israel, 20 Ekim 2016, http://www.timesofisrael.com/israeli-arms-helping-to-fuel-south-sudan-war-says-un/
“Sudan, Oil and Human Rights”, Human Rights Watch, Eylül 2003, https://www.hrw.org/reports/2003/sudan1103/10.htm
“Refugees fleeing South Sudan pass one million mark”, UNHCR, 16 Eylül 2016, http://www.unhcr.org/57dbe2d94.html
“UN: Refugees from South Sudan cross 1.5 million mark”, Al Jazeera, 10 Şubat 2017, http://www.aljazeera.com/news/2017/02/number-refugees-south-sudan-crosses-15m-170210101935179.html
“Famine declared in part of South Sudan’s Unity state”, Al Jazeera, 20 Şubat 2017, http://www.aljazeera.com/news/2017/02/famine-declared-part-south-sudan-unity-state-170220081516802.html