Bölgemizde yaşanan olayların tetiklediği mezhebî ve etnik çatışmalar, bunların beslendiği tekfirci ve ayrıştırıcı söylemler, artık yerel anlaşmazlıklar olmaktan çıkmış ve tüm İslam dünyasının geleceğini tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır. Yakın bir gelecekte bitmeyeceği endişeleriyle daha da katlanan bu risk, sadece Türkiye’nin değil, yüzyıllardır toplumsal kodlarıyla oynanan Müslüman ümmetin genel iç uyumunu bozan hususlar olarak da dikkat çekmektedir.

Her bir ülkenin kendi çıkarları peşinden koştuğu konjonktürde, dinin ve etnik unsurların giderek araçsallaştırıldığı tehlikeli bir döneme girilmiştir. Bölgemizde birbiriyle iç içe geçmiş çok sayıda savaş yaşanmaktadır. Çoğu zaman ölenin niye öldüğü, öldürenin de niye öldürdüğü anlaşılmayan kontrolsüz bir şiddet ortamı oluşmuştur. Tüm bu şiddeti besleyen farklı ideolojiler olmakla birlikte, çatışan tarafların birbirlerine karşı haklılığını ispatlamada dine referans yapmaları, durumu daha da karmaşıklaştırmaktadır. Dinî referansların gelişigüzel birtakım gruplarca kullanılması, tarihin derinliklerinde kalması gereken birçok öfkeyi de gün yüzüne çıkarmaktadır.

Eser hakkında daha fazla bilgi edinmek için tıklayınız.