Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK’nın Suriye kolu YPG’yi Afrin’den temizlemek için Zeytin Dalı Harekâtını yürütürken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dikkat çekici tartışmalar yaşanmaktadır. KKTC’de günlük yayınlanan Afrika gazetesi, TSK’nın Afrin operasyonu için “Türkiye’den bir işgal harekâtı daha” başlığını atarak 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına gönderme yapmıştır. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bursa’da yaptığı konuşmada bu gazetenin manşetine tepki göstererek şunları dile getirmiştir:
“Kuzey Kıbrıs’ta bir gazete ahlaksızca bir başlık atmış... ‘Türk Ordusu’nun Kıbrıs’tan sonra yeni bir işgal yaptığını’ söylüyor. Bu ne ahlaksızlıktır bu ne edepsizliktir! Kuzey Kıbrıslı kardeşlerimin bu duruma cevap vermesi lazım.”
Erdoğan’ın bu sözleri kısa bir süre içerisinde KKTC’de karşılık bulurken, sivil toplum kuruluşları ile birlikte yüzlerce vatandaş Afrika gazetesini protesto etmek için toplanmıştır. Ellerinde Türk ve KKTC bayrakları taşıyan göstericiler, “Afrika gazetesi bir an önce kapatılsın” sloganları atmıştır. Protestocu grup, bu tür yayınların Kıbrıs Türkleri ile Anadolu Türkleri arasındaki kardeşliği hedef almayı amaçladığını belirtmiştir.
Kamuoyunda bu tartışmalar olurken KKTC Meclis Genel Kurulu’nda da gerginlik yaşanmıştır. Türk askerine hakaret eden ve PKK’ya yakınlığı ile tanınan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Doğuş Derya’nın Zeytin Dalı Harekâtı aleyhinde sosyal medyada yaptığı paylaşımlara Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve Yeniden Doğuş Partisi (YDP) milletvekilleri tepki göstermiştir. 7 Ocak’ta düzenlenen erken seçimlerde milletvekili olmaya hak kazanan Doğuş Derya’nın yemini sırasında kâtiplik koltuğunda oturan YDP milletvekili Bertan Zaroğlu, Derya’ya kâğıt fırlatırken mecliste tartışma büyümüştür. Doğuş Derya, ıslık ve bağırışlarla da protesto edilmiştir.
Kıbrıs’ta yaşanan bu olumsuz gelişmeler Türk kamuoyunda da geniş bir yankı uyandırmıştır. Özellikle basında olayların doğru yansıtıl(a)maması KKTC’ye dair bir tepki yaratmıştır. Ancak bu provakasyonların amacı da bu tepkiyi oluşturabilmektir. Nitekim aynı süreç içerisinde Kıbrıs’ta farklı gelişmeler de yaşanmıştır.
KKTC Başbakanı Hüseyin Özgürgün, TSK’nın Afrin’e başlattığı harekâtın muvaffakiyetle sonuçlanmasının en büyük dileği olduğunu ifade ederken, Kıbrıs Türk Halkının Anavatan Türkiye ve Mehmetçikle birlikte olduğunu belirtmiştir. KKTC Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş da Afrin operasyonu ile ilgili yazılı bir açıklama yapmıştır. Denktaş açıklamada, “ABD, Rusya, İngiltere veya Almanya’nın Suriye’ye sınırı bile yokken Ortadoğu’da cirit atmasına laf etmeyenlerin ‘barışseverliği’ nedense her seferinde sadece Türk askerine karşı ortaya çıkıyor. 1974 yılında aynı Türk Ordusu, toplumsal varlığımıza yönelik Rum saldırısına ‘barışsever’ olup müdahale etmese bugün belki de kendi soyadımızı kendi dilimizle yazamayacaktık. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı Güneydoğu’da oynanan oyunu herkes bilmektedir. Allah Türk askerinin yar ve yardımcısı olsun” demiştir.
KKTC siyasetinden gelen bu destek mesajlarının yanında KKTC Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay’ın din görevlilerine gönderdiği mesajla tüm camilerde Fetih Suresi okunurken, Türk Ordusu’nun muzaffer olması için dua edilmiştir.
Hem Kıbrıs Türk halkının hem de Kıbrıs siyasetinin genelinde Türkiye ile sonuna kadar bir dayanışma ve birlik varken son dönemde adadan gelen bazı çatlak seslerin kaynağı nedir? Çünkü sadece Afrin operasyonuna dair çıkan tartışmalarda değil belli başlı bazı konularda adadaki ufak bir azınlığın çıkardığı gürültü Türkiye’de tepkiyle karşılanmıştır.
Bu noktada Avrupa Birliği’nin Rumlarla birlikte izlediği politikaların etkili olduğu söylenebilir. KKTC’yi tanımayan, Kıbrıs Türk halkını yok sayan Avrupalı devletlerin onlarca STK’sı adada faaliyet içerisinde bulunmaktadır. Rum tarafı Kıbrıslı Türklere kimlik ve pasaport vererek Avrupa’ya vizesiz girip çıkmalarını sağlamaktadır.‘Türk’ü Rum’u fark etmez biz Kıbrıslıyız’ diyerek Kıbrıs Türklerine kimlik veren Rum kesimi kendi Rumluğuna oldukça iyi sahip çıkmaktadır. Ayrıca AB ve Kıbrıs Rum Başkanlık Sarayı, Türk tarafında bulunan STK ve siyasi parti temsilcilerine değişik projeler adı altında maddi destek sağlamaktadır. Öyle ki kamuoyu üzerinde ufak bir etkisi dahi olan bir kişiye AB tarafından para desteği sağlandığı biliniyor.
Bunlara ilaveten yine bir AB projesi olarak görülebilecek olan üniversitelerdeki PKK’lı öğrencilerin varlığı büyük bir sorun teşkil etmektedir. Türkiye’de puanları yetmeyen yahut belli bir proje dâhilinde KKTC’ye getirilen PKK’lı öğrenciler özellikle hukuk fakültelerine yerleştiriliyorlar. Burada AB tarafından maddi olarak desteklenen öğrenciler, bu zihniyete sahip öğretim görevlileri ve siyaset adamları tarafından da kollanmaktadır.
AB projeleri ile adada artan Türkiye karşıtlığı gelecek adına tehlikeli boyutlara ulaşabilme potansiyeli taşımaktadır. 2011 yılından itibaren devam eden Suriye krizinin, genel anlamda Doğu Akdeniz’de yaşanan küresel mücadeleyle ilişkili olduğu düşünüldüğünde Kıbrıs’ın önemi ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin güney sınırlarından kuşatılmaya çalışıldığı bir süreçte KKTC’nin varlığı hayati bir önem taşımaktadır.
Belki de küresel stratejide bir belirsizlik dönemi yaşanırken yavru vatanın, anavatanın bir parçası olma vakti çoktan gelmiştir! Kim bilir yakın bir gelecekte KKTC Meclisi, 1939 yılında Hatay Meclisi’nin yaptığı gibi cesur bir karar vererek Türkiye’nin bir parçası olur.