Mısır’da bir süredir muhalifler tarafından “Garipler Devrimi” sloganıyla 11 Kasım Cuma gününde sokaklara çıkma çağrısı yapılıyor. Belli bir grubun liderliğinin söz konusu olmadığı, ağırlıklı olarak ekonomik gerekçelerin sebep gösterildiği, halkın bütün kesimlerine yönelik bir çağrı bu. Peki, bu çağrılar ülkeyi yeni bir devrime götürür mü? Sisi rejiminin devamı durumunda Mısır’ı neler bekliyor?
Mısır’da Mübarek döneminden beri var olan ekonomik sıkıntılar gittikçe derinleşmiş ve çözümü zor bir hal almıştır. Zira 2011 Devrimi’nin temel argümanlarından biri de ekonomik problemlerdi. Ülkede düşük gelirli kesimler ve yönetimle yakın ilişkiler içerisinde olan (özellikle de Hüsnü Mübarek’in oğlu Cemal Mübarek ve çevresi) zengin elit arasında oluşan uçurum, ülkenin dörtte birinin yoksulluk sınırı altında yaşıyor olması verisinde net bir şekilde gözlemlenmektedir.[1] Mursi döneminde konuyla alakalı olumlu gelişmeler yaşansa da iktidar ömrünün kısalığı, yapılmak istenilenlerin yarıda kalmasına sebep olmuştur.
3 Temmuz 2013’te gerçekleşen askerî darbe Mısır’daki “istikrarsızlık” durumunu kronikleştirmiştir. Bu süreçte ontolojik olarak meşruiyet temelinden çok uzakta olan askerî rejim, çelişkili bir şekilde yurt içinden ve yurt dışından oldukça fazla destek görmüştür. ABD, yaptığı anlaşmaları ve sağladığı parasal fonu devam ettirmiş; İngiltere, Fransa, Almanya gibi her fırsatta demokrasi ve insan hakları vurgusu yapan ülkeler, darbe rejiminin yüzlerce insanı dünya kamuoyunun gözü önünde öldürmesinden hemen sonra, siyasal söylemleriyle yeni yönetime destek olmuş ve Mısır’la ekonomik ilişkilerin devam ettirileceğini açıklayarak yeni ekonomik anlaşmalara imza atmıştır (özellikle silah ve savunma sanayii alanında). Ayrıca Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt de darbe rejimini ilk tebrik eden ülkelerden olmuş ve çok kısa bir sürede 4,5 milyar dolarlık yardımda bulunmuşlardır. Sonraki süreçte de bu yardımlar devam etmiştir. Bugüne kadar yapılan yardımların toplam 40-60 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Milyonlarca dolarlık dış yardım değerlendirilmemiş ve ekonomik sorunlar askerî rejimin üç yıllık iktidarı boyunca derinleşmiştir. Mübarek döneminde de sık sık gündeme gelen yolsuzluk söylentileri bu dönemde zirveye çıkmıştır. Özellikle 2015 yılında Sayıştay Başkanlığı tarafından hazırlanan raporun basına sızmasıyla yolsuzlukların boyutunun 600 milyar Mısır cüneyhinin (70 milyar dolar) üzerinde olduğu iddia edilmiş, ardından Başkan Hişam Cinina bu haberi onaylamış ve en son Mursi dönemindeki harcamalar hakkında bir çalışma yaptıklarını fakat aradan geçen iki mali yıla rağmen güvenlik bahanesiyle Cumhurbaşkanlığı hesaplarını kontrol edemediklerini açıklamıştır.[2] Bu gelişmeler üzerine Sisi tarafından kurdurulan komisyon, çıkan haberleri yalanlamış ve bir müddet sonra da Hişam Cinina görevinden azledilerek ev hapsine alınmıştır.[3]
İhracat oranında ciddi bir artış olmamasına rağmen ithalat oranının artması, iç ve dış borçların artması[4] ve bu olumsuzlukların iyileştirilmesine yönelik yeterli projelerin geliştirilmemesi ekonomiyi daha da zora sokarken, Süveyş Kanalı’nın gelirlerinin azalması ve 31 Ekim 2015’te Rus yolcu uçağının Sina Yarımadası’nda düşmesiyle[5] zaten krizde olan turizm sektörü büyük bir darbe almış, turist sayısında %70’lere varan azalma ülkedeki krizi iyice pekiştirmiştir.
Ülke nüfusunun yaklaşık yarısının günlük 2 doların altında bir ücretle çalıştığı Mısır’da uzun süredir alarm veren ekonomi, son birkaç ayda artık içinden çıkılması çok güç bir duruma gelmiştir. Bir yıl öncesinde 1 dolar 8 cüneyh iken şimdilerde 18 cüneyhi bulmuştur. Doların yükselmesi temel gıda maddelerinin fiyatlarında yüzde yüze varan oranlarda artışa sebep olmuştur. İlk olarak şeker kriziyle başlayan süreç pirinç, sıvı yağ gibi diğer ürünlerin alım gücünde de azalmayı getirmiştir.[6] Hükümet, şu günlerde organize ettiği kamyonlarla sokaklarda “seyyar bakkal”lar aracılığıyla daha ucuz fiyatla halkın temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır.[7]
Mısır hükümeti, sübvansiyonları kaldırarak benzin ve mazotun zamlı fiyatla satılacağını duyurmuş ve fiyatlarda yaklaşık iki katı bir artış gerçekleşmiştir. Bu durum benzin istasyonları önünde uzun kuyruklar oluşturan halkın huzursuzluğunu daha da arttırmıştır.[8]
Yukarıda saydığımız temel sebeplerle birlikte farklı siyasal ve toplumsal gerekçelerin de itici gücüyle yapılan “11 Kasım” çağrılarının Mısır’da nasıl karşılık bulacağı merak konusudur.
Yeni bir devrim mümkün mü?
Ekonomik sıkıntıların boyutu gösterilere katılım oranını arttırsa bile ülkedeki belli başlı muhalif grupların büyük oranda sindirilmiş olması ve mevcut muhalif grup veya kişilerin olaylar esnasında yönetimin hiç düşünmeden şiddete başvuracağını biliyor olmaları, darbe rejimine dış desteğin halen devam ediyor olması gibi sebeplerle ülkede yeni bir devrimin gerçekleşmesi zor görünmektedir. Öte yandan ülke içindeki meşruluğunu büyük oranda kaybetmiş olması, en büyük destekçilerinden biri olan Suudi Arabistan’la ilişkilerinde yaşadığı kriz gibi sebepler ise Sisi iktidarını sürdürülebilir kılmıyor. Bu nedenle eğer gösterilere katılım oranı yüksek olur ve toplanan kalabalık kararlı bir tavır sergilerse olaylar Sisi’nin görevi bırakmasıyla son bulabilir. Burada bir rejim değişikliği değil, kişi değişikliği ihtimali üzerinde duruluyor. Tabii bu durumda da yerine gelecek kişinin kimliği, misyonu ve beklentileri karşılayıp karşılamayacağı önemli bir soru işaretine sebep oluyor.
Bir diğer seçenek de gösterilere katılımın az olması veya çok olsa da etkili olamaması gibi durumlarda, eski rejimin devam etmesi ihtimali. Böyle bir durumda Sisi’nin mevcut ekonomik bunalımdan çıkmak için nasıl bir yol izleyeceği önem arz ediyor. Suudi Arabistan Petrol Şirketi ARAMCO’nun ekim ayından beri herhangi bir açıklama yapmaksızın Mısır’a aylık 700 bin ton olan petrol ürününü tedarik etmediği belirtilmişti. Mısır Petrol Bakanı Tarık el-Molla’nın bu durumun siyasi açıdan değerlendirilmemesi gerektiği yönündeki açıklamasına rağmen mesele kamuoyunda Mısır-Suudi Arabistan arasında soğuk rüzgârların estiği şeklinde yorumlandı.[9]
Sisi’nin Suriye Savaşı’nda Beşşar Esed’i destekleyerek Suudi Arabistan’ın karşısında yer alan İran-Rusya bloğuna yakın bir tavır takınması ve Mısır-İran arasında varılan turizm iş birliği anlaşması çerçevesinde 2016 yılı sonunda 200.000 İranlı turistin Mısır’ı ziyaret edeceği ve Mısır’ın bundan 250 milyon dolar kazanç sağlayacağının tahmin edilmesi,[10] akıllara “Mısır, Suudi Arabistan’dan uzaklaşarak İran’a mı yaklaşıyor?” sorusunu getiriyor.
11 Kasım’daki protestoların ciddi boyutlara ulaşması durumunda; uzun zamandır uluslararası gündemin çok gerisinde kalmış olan Mısır’ın tekrar odak noktası haline geleceği muhtemeldir. Fakat sonuç her ne şekilde gerçekleşirse gerçekleşsin Mısır; coğrafi konumu, tarihsel ve kültürel kimliğiyle her daim önemini koruyacaktır.
[1] Harun Öztürkler, “Mısır’da Arap Baharı Sonrası Ekonomik Gelişmeler”, Ortadoğu Analiz, Temmuz-Ağustos 2016, Cilt 8, Sayı 75.
[2] “Mısır’da Yolsuzluklara ‘Güvenlik Kalkanı’”, Dünya Bülteni, 28.12.2015.
[3] “Sisi Yolsuzlukları Raporlayan Sayıştay Başkanı’nı Azletti”, Dünya Bülteni, 29.03.2016; “Darbecilerin Yolsuzluğunu Çıkarttı Ev Hapsine Alındı”, Dünya Bülteni, 01.04.2016.
[4] Mart 2016 verilerine göre Mısır’ın iç borçları 2,3 trilyon cüneyh, dış borçları ise 53,4 milyar dolardır.
[5] “Mısır’da Düşen Yolcu Uçağından Kurtulan Yok”, BBC, 31.10.2015.
[6] Şekerin kilogram ücreti bir yıl önce 5 cüneyh iken şimdilerde 10 cüneyhe yükselmiştir.
[7] “Ciddi Kriz Yaşayan Mısır Ekonomisi Çöküşün Eşiğinde”, Mısır Bülteni, 03.11.2016.
[8] “Egypt’s Government Raises Price Of Subsidized Energy”, Ahram Online, 04.11.2016.
[9] “Suudi Arabistan Ekim Ayından Bu Yana Mısır’a Petrol Göndermediğini Açıkladı”, Mısır Bülteni, 06.11.2016.
[10] “Despite political rivalry, Egypt seeking to lure Iranian tourists”, The New Arab, 13.08.2015.