Etrafında ilk medeniyetlerin doğup geliştiği Nil Nehri antik çağlardan bu yana filozofların, bilginlerin, seyyahların ve kâşiflerin ilgisini çekmiştir. Nehrin kaynağının neresi olduğu sorusuna antik Yunan filozofları ve Romalılar kadar Orta Çağ Müslüman âlimleri de cevap bulmaya çalışmışlardır. 19. yüzyıl ile birlikte Nil Nehri’nin kaynağına yönelik bilgiler kesinlik kazanırken nehrin ekolojisi, topografyası, jeolojisi vb. hakkındaki bilgiler de artmaya başlamış ve böylece gün geçtikçe nehrin mucizevi yönleri daha net bir şekilde anlaşılmıştır.
Bir kolu (Mavi Nil) Etiyopya’nın kuzeyindeki Tana Gölü’ne diğer bir kolu (Beyaz Nil) ise Uganda’nın Victoria Gölü’ne uzanan Nil Nehri bu iki kaynaktan doğmaktadır. Her iki kol Sudan’ın başkenti Hartum’da birleşerek Mısır’a doğru tek bir yataktan akar. İki kolun birleşmesiyle güçlü bir şekilde Hartum’u geçen nehir, düz bir şekilde ilerlemek yerine 19,5. enlemden sonra sıcaklığın çok yüksek olduğu Sahra Çölü’ne doğru sokularak “great bend” olarak adlandırılan büyük kıvrımı yapar. Nehrin buharlaşmanın çok yoğun olduğu Sahra’ya doğru 300 km uzanması bir intihar gibi görünse de aslında Nil Nehri’nin oradaki yer altı su kaynaklarından beslenerek Mısır’a çok daha güçlü vardığı anlaşılmıştır.
Yaklaşık 6853 km uzunluğunda olan Nil Nehri bu haliyle dünyanın en uzun nehirlerinin başında gelmektedir. Nehir havzası 11 Afrika ülkesini içine alırken Nil’in güneyden kuzeye doğru akan tek nehir olma özelliği bulunmaktadır. Nehrin sularının %80’i Etiyopya’dan çıkan Mavi Nil’den gelirken buradaki yağışlar Nil Nehri’ndeki su seviyesi bakımından hayati önemdedir. Bugün 400 milyonu aşan bir nüfus Nil Havzası’nda yaşamakta ve bu sayı günden güne artmaktadır.
Nil Nehri, havzadaki tüm ülkeler için su temini bakımından ve tarımsal sulama açısından önemliyken Mısır’ın nehre olan bağımlılığı çok daha fazladır. Bu nedenle Nil dendiğinde ilk akla gelen yer Mısır’dır. Mısır nüfusunun yarısı Nil Nehri’nin Akdeniz’e dökülürken oluşturduğu deltada yaşarken ülkede tarım arazilerinin büyük bir bölümü Nil Havzası’nda bulunmaktadır. Mısır’da Nil demek adeta yaşam demekle özdeşleşmiştir.
Bugün Nil Nehri’nin Etiyopya kolu üzerinde devasa bir proje yükselmeye devam ediyor. Yılda 15.000 GWh elektrik üretecek kapasiteye sahip olacak olan ve Büyük Rönesans Barajı (Grand Renaissance Dam-GERD) olarak adlandırılan bu proje bittiğinde Afrika kıtasının en büyük barajı da kurulmuş olacak. Etiyopya’nın kendi sulama ve elektrik ihtiyacını göz önünde bulundurarak 2010 yılında başlattığı 5 milyar dolar bütçeli dev proje artık bitme aşamasına gelmiş durumda. Etiyopya için millî bir gurura dönüşen ve büyük umutlar bağlanan proje Mısır için ise tam bir kâbusa dönüşmüş halde.
Aslında bir simyacının maddeleri altına dönüştürme arayışı gibi Nil sularına set çekerek maddi kazanımlar elde etme çabası da bu manada bir ilk değil. Mısır’ın 1960’lar boyunca inşa ettiği Aswan Barajı ve Sudan’ın Hartum’un 350 km kuzeyinde 2009 yılında inşasını tamamladığı devasa Merowe Barajı benzer amaçlarla gerçekleştirilmiş projeler. Nil Havzası’ndaki nüfus artışı, bunun getirdiği gıda ve su ihtiyacının yanında giderek modernleşen hayatların elektriğe olan gereksinimi, Nil’in değerini günden güne arttırırken havza ülkeleri de oluşan ihtiyaç baskısını aşmak için Nil ekolojisini tamamen değiştiren dev projelere sarılmakta.
Etiyopya’nın bu Nil hazinesini değerlendirme girişimi sadece çevresel sorunlarla ilgi kalmayarak bilindiği gibi siyasi alana da taşarak Mısır ve Etiyopya arasında bir çeşit krize dönüşmüş halde. Sudan’ın da müdahil olduğu bu kriz 2010 yılından beri devam ederken taraflar müzakere masasında çok kereler bir araya gelerek barışçıl bir çözüm yolu aradılar. Mısır ve Sudan’ın başlarda baraj yapımına tamamen karşı çıkan resmî görüşleri Etiyopya’nın projedeki kararlılığı nedeniyle revize edilmek durumunda kalırken bugün anlaşmazlığa yol açan konular baraj rezervuarının ne kadar sürede doldurulacağı gibi daha çok teknik birtakım meselelerle ilgili.
Tarımsal üretimde neredeyse tamamen Nil Nehri’ne bağımlı olan Mısır, yeni yapılan baraj sayesinde Etiyopya’nın nehrin su seviyesini kontrol etmesinden ve kendi üzerinde bir nevi baskı aracı olarak kullanmasından çekinmekte. Benzer endişeleri Sudan da paylaşıyor görünmekle birlikte, Sudan-Etiyopya arasındaki anlaşmazlıklar daha kolay çözülebilecek düzeyde. Sudan’ın elektrik ihtiyacının bir bölümünün Büyük Rönesans Barajı’ndan sağlanacağı ve barajın sık sık yaşanan Nil taşmalarını azaltacağı yönündeki beklentiler anlaşmazlıkları azaltmakta.
Taraflar arasında gerçekleşen müzakerelerde gelinen noktada en önemli konu baraj rezervuarının ne kadar sürede doldurulacağıyla ilgili. Bu konuda Mısır su seviyesinin azar azar yükseltilerek baraj haznesinin doldurulmasını isterken Etiyopya tam tersine hızlı bir şekilde bu işlemin gerçekleşmesinden yana. Ayrıca Mısır, barajın etkilerinin nehrin sonundaki deltaya kadar uzanacağını savunurken Etiyopya ve Sudan bu etkinin Aswan Barajı’na kadarki alanda söz konusu olacağını savunmakta. Artık son aşamalarına gelen projenin %70’ten fazlası biterken Mısır-Sudan-Etiyopya arasında gerçekleşen görüşmelerde tam bir mutabakat sağlanmış değil.
Mısır ve Etiyopya arasındaki anlaşmazlıklar bir süre daha devam edecek gibi görünse de nihayetinde anlaşma zemini bulunacaktır. Ancak bu projeyle birlikte Nil Nehri’nin doğasında geri dönüşü olmayan değişimler yaşanacağı da kesin. Artan ihtiyaçların oluşturduğu baskı, nihayetinde Nil’i maddi beklentilere tahvil eden başka devasa projelerin yapılmaya devam edeceğinin de bir göstergesidir.