Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Bulgaristan Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Parlamenter Demokrasi |
Bağımsızlık Tarihi | 5 Ekim 1908 (Osmanlı Devleti’nden) |
Başkent | Sofya (1.2 milyon) |
Yüzölçümü | 110.993 km2 |
Nüfusu | 7.1 milyon (2019) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %85 Bulgar, %9 Türk, %5 Roman, %1 diğer |
İklimi | Ülke genelinde ılıman iklim görülür. Kışlar soğuk ve yağışlı, yazlar sıcak ve kuraktır. |
Coğrafi Konumu | Güneydoğu Avrupa’da bulunan Bulgaristan’ın, doğusunda Karadeniz, batısında Sırbistan ve Makedonya, kuzeyinde Romanya, güneyinde ise Türkiye ve Yunanistan yer almaktadır. |
Komşuları | Romanya (605 km), Yunanistan (472 km), Sırbistan (344 km), Türkiye (223 km), Makedonya (162 km), kıyı şeridi (354 km) |
Dil | Bulgarca, Türkçe, Romanca, diğer etnik diller |
Din | %76 Hristiyan, %12 Ateist, %10 Müslüman, %2 diğer |
Ortalama Yaşam Süresi | 74.8 yıl (2018) |
Okuma-Yazma Oranı | %98.4 (2015) |
Para Birimi | Leva |
Millî Gelir | 63.651 milyar dolar (218 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 8.077 dolar (2017 IMF) |
İşsizlik Oranı | %6.2 (2017) |
Enflasyon Oranı | %1.2 (2017) |
Reel Büyüme Hızı | %3.6 (2017) |
Yoksulluk Oranı | %23.4 (2016) |
İhracat Ürünleri | Petrol yağları, bakır, ilaç, buğday, elektrik enerjisi, ayçiçeği tohumu, izole tel ve kablolar, elektrikli makine yedek parçaları, demir-çelik tüp borular, biyodizel karışımlar, hazır giyim, tütün |
İthalat Ürünleri | Petrol yağ ve gazları, bakır, ilaç, motorlu taşıtlar, telefon cihazları, izole tel ve kablolar, elektrik enerjisi, elektronik cihazlar, demir-çelik, alüminyum |
Başlıca Ticaret Ortakları | Almanya, Rusya, İtalya, Türkiye, Romanya, Yunanistan, İspanya, Fransa, Belçika |
Ülke Tarihi
Bugünkü Bulgaristan topraklarının bulunduğu bölgenin bilinen ilk yerleşimcileri M.Ö. 7. Bin yıldan itibaren burada bulunan Traklardır. Bölge o dönemden itibaren Traklar, Persler, Keltler ve Makedonlar için bir hakimiyet mücadelesine sahne olmuştur. M.S. ilk yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetine giren bölge daha sonra devletin ikiye bölünmesi ile Bizans İmparatorluğu’nda kalmıştır.
Göçebe Türk kavimlerinden oldukları tahmin edilen Bulgarların Orta Asya’dan Avrupa’ya yönelen göç dalgalarıyla geldikleri sanılmaktadır. Bulgarlar ilk olarak Karadeniz ile Hazar Denizi arasındaki bölgeye yerleşmiş, ardından 4. ve 5. yüzyılda Kafkasya ve kuzeyine, daha sonra da VII. yüzyılda Avarlara tabi olarak Avrupa’ya yönelmişlerdir. Bölgede ilk Bulgar İmparatorluğu 681 yılında Kağan Asparuh komutasında kurulmuştur. ise Bulgarlar burada ilk imparatorluklarını kurmuşlardır. 9. yüzyılda devletin iki ana unsuru olan Slavlar ve Bulgarlar giderek bütünleşmiş, yine aynı yüzyılda Hristiyanlığın resmî devlet dini olarak benimsenmesiyle devletin Avrupa’daki konumu pekiştirilmiştir.
Belirli barış dönemleri olmakla birlikte 9 ve 10. yüzyıllar Bulgar İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu arasında hakimiyet mücadelelerin yaşandığı ve özellikle ilk dönemler Bulgarların topraklarını genişlettiği dönemler olmuştur. Ancak bu durum 1018 yılında bölgenin tamamen Bizans hakimiyetine girmesi ile sona ermiş ve bölgedeki Bizans varlığı 1187 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte bölgede İkinci Bulgar İmparatorluğu kurulurken, 14. yüzyılın ilk yarısından itibaren Rumeli topraklarında başlayan fetihlerle bölge Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altına girmeye başlamış ve1396 yılında İkinci Bulgar İmparatorluğu tarih sahnesinden tamamen silinmiştir.
Bugünkü Bulgaristan topraklarındaki Osmanlı hakimiyeti resmî olarak 20. yüzyılın başlarına kadar beş asrı aşkın bir süre devam etmiştir. 19. yüzyılın ortalarına kadar Osmanlı idaresinde barış içinde yaşayan Bulgarlar, 1840’lardan itibaren Fransız İhtilali’nin getirdiği ulusçuluk akımının da etkisiyle çeşitli isyanlara kalkışmış ve bağımsızlık sürecinin fitili ateşlenmiştir. 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin ardından Ruslar İstanbul yakınlarına kadar ilerlerken, Bulgarlar da oluşan bu ortamda Müslümanlara karşı büyük zulümler uygulamış, Müslümanlara ait ibadethane, okul, mezarlık ve kültür varlıkları tahrip edilmiştir. Savaş sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması ile Tuna Nehri ile Balkanlar arasında özerk bir Bulgar Prensliği kurulmuş, 1908 yılında ise Bulgaristan tam bağımsızlığını ilan etmiştir.
1912 yılındaki Birinci Balkan Savaşı’na elde ettiği büyük kazanımlarla İstanbul yakınlarına kadar ilerleyen Bulgaristan, Balkan devletlerinin kendi aralarındaki paylaşım sorunu sebebiyle ertesi yıl patlak veren İkinci Balkan Savaşı’nda diğer balkan ülkelerine karşı mağlup olmuş ve savaştaki kazanımlarından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda diğer Balkan devletlerinin aksine Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı Devleti ile aynı safta yer alan Bulgaristan, İttifak Devletleri’nin savaşı kaybetmesi ile önemli toprak kayıplarına uğrayacağı Neully Antlaşması’nı 27 Kasım 1919’da imzalamak zorunda kalmıştır.
1930’larda İtalya ve Almanya’daki faşist yönetimlerle yakın temas kuran ve Balkan Paktı’na dahil olmayan Bulgaristan, İkinci Dünya Savaşı’na da bu ülkelerin safında girmiş fakat 1944’te Bulgaristan’a savaş ilan eden SSCB, Bulgaristan’a girerek yönetime müdahil olmuştur. Böylece 1946 yılında kurulan Bulgaristan Halk Cumhuriyeti ile ülkede Soğuk Savaş yılları boyunca yaklaşık yarım yüzyıl devam edecek komünist bir rejim tesis edilmiştir. Bu dönemde 1954 yılında Komünist Parti Genel Sekreteri olan, 1962 yılından komünist rejimin son bulduğu 1989 yılına kadar iktidarda kalan Todor Jivkov yönetimi boyunca başta Müslüman Türk azınlık olmak üzere tüm ülke halkı üzerinde büyük zulümler uygulanmıştır.
Komünist rejimin son bulması ile Bulgaristan’da demokratik parlamenter sisteme geçilmiştir. Geride kalan yaklaşık 30 yıllık süre içerisinde ülkede her alanda belirgin bir kalkınma ve dışa açılım gözlenmektedir.
Siyasî Yapı
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaklaşık yarım yüzyıl komünist totaliter rejim ile yönetilen Bulgaristan, Soğu Savaş’ın sona ermesi üzerine 1990’da çok partili demokratik siyasî rejime geçiş yapmıştır. Son çeyrek yüzyılda kıta Avrupası ve Batı dünyası ile ilişkilerini güçlendirme yolunda temel bir politika izleyen Bulgaristan, bu çabaların bir neticesi olarak 2004 yılında NATO’ya 2007 yılında da Avrupa Birliği’ne dahil olmuştur.
Ülkede yasama görevi ulusal meclis, yürütme görevi cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar kurulu tarafından icra edilmektedir. Devlet yönetiminin başı ve başkomutan olan cumhurbaşkanı beş yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. Mevcut cumhurbaşkanı 2016 yılı Kasım ayında yapılan seçimlerden galip ayrılan ve 2017 yılı Ocak ayında göreve başlayan, ülkenin eski hava kuvvetleri komutanı Rumen Radev’dir.
240 milletvekilinden oluşan ulusal mecliste üyeler dört yılda bir yapılan seçimlerle belirlenmekte, meclis tarafından belirlenen başbakan ve hükümet ise cumhurbaşkanı tarafından onaylanmaktadır. Halihazırda Bulgaristan Başbakanı olarak görev yapan Boyko Borisov 2009, 2013, 2014 ve son olarak Mart 2017’de gerçekleştirilen seçimlerin tamamında %30’un üzerinde oy almayı başarmıştır ve on yıldır iktidarını muhafaza etmektedir. Öte yandan ülkedeki Türk kökenli vatandaşların temsilcisi konumundaki Hak ve Özgürlükler Partisi-DPS (Movement for Rights and Freedoms) son seçimlerde %9 oranında oy alarak mecliste 26 sandalye kazanmayı başarmıştır.
Ekonomik Durum
Bulgaristan, Soğuk Savaş sonrası dönemde yeniden yön verdiği ekonomi politikalarıyla gelişmekte olan bir ekonomik yapıya sahiptir. Özellikle 90’ların başlarından itibaren liberal ve dışa açık bir ekonomi anlayışı ile hareket eden Bulgaristan, yine de kişi başı 8 bin dolar civarındaki yıllık ortalama gelirle, 2007’de üye olduğu AB ülkeleri içerisinde en yoksul ülke konumundadır. Ülke, son on yılda yakaladığı ortalama %2, son üç yılda ortalama %3.5 büyüme oranları ile ekonomik alandaki olumlu ama yavaş seyrini sürdürmektedir.
Ülke ekonomisi büyük oranda hizmet sektörüne dayalı olup, istihdamın ve millî gelirin üçte ikisi bu alandan karşılanmaktadır. Sanayi sektörü yeterli düzeyde olmayıp özellikle tesis ve teçhizatın yetersiz oluşu en önemli sorun olarak öne çıkmaktadır. Ülke sanayisi büyük oranda doğal kaynaklara dayalıdır ve güçlü biçimde öne çıkan bir sanayi kolu bulunmamaktadır.
Ülke toprakları iklim, su kaynakları ve yüzey şekilleri bakımından tarıma elverişli olmasına karşın tarım sektörü ülke ekonomisi bakımından hayatî bir önem arz etmez. Daha ziyade geçimlik tarımsal faaliyetin yaygın olduğu ülkede öne çıkan başlıca ürünler, ayçiçeği, buğday, arpa, tütün, şeker pancarı, sebze ve meyvelerdir.
Bulgaristan’ın dış ticaret hacmi 2017 yılında 30.1 milyar doları ihracat, 34.1 milyar doları ithalat olmak üzere toplam 64.2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Başlıca ihracat kalemleri petrol yağları, bakır, ilaç, buğday, elektrik enerjisi, ayçiçeği tohumu, izole tel ve kablolar, elektrikli makine yedek parçaları, demir-çelik tüp borular, biyodizel karışımlar, hazır giyim ve tütün; başlıca ithalat kalemleri ise petrol yağ ve gazları, bakır, ilaç, motorlu taşıtlar, telefon cihazları, izole tel ve kablolar, elektrik enerjisi, elektronik cihazlar, demir-çelik ve alüminyumdur. Bulgaristan’ın dış ticaretteki partnerleri genellikle Avrupa devletleri olup, en önemli ticarî ortak, ithalat ve ihracatta %15’e yaklaşan payı ile Almanya’dır. Diğer önemli ticari ortaklar ise Rusya, İtalya, Türkiye, Romanya, Yunanistan, İspanya, Fransa ve Belçika’dır.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ilişkilerin köklü bir mazisi bulunmaktadır. Henüz 14. yüzyılda Osmanlı hakimiyetine giren Bulgaristan, 1908 yılındaki tam bağımsızlığına kadar altı asrı aşkın bir süre Osmanlı toprağı olarak kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Bulgaristan Doğu Bloku arasında yer alırken, iki ülke arasındaki ilişkiler, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve ülkede sosyalist rejimin son bulmasının ardından hızla gelişmeye başlamış ve son yıllarda iki ülke dost ve müttefik hale gelmiştir. Bu kapsamda iki ülke arasındaki üst düzey ziyaretler de artmıştır. Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov Türkiye’ye çeşitli vesilelerle 2017’de iki, 2018’de bir ziyaret gerçekleştirirken, Cumhurbaşkanı unvanıyla Abdullah Gül 2011’de, R. Tayyip Erdoğan da 2018’de Bulgaristan’a birer ziyaret gerçekleştirmiştir.
İki ülke arasındaki ticarî ilişkiler de oldukça güçlü olup, Türkiye Bulgaristan’ın en önemli beş ticarî partnerinden biri konumundadır. Son on yılda genel olarak 4-5 milyar bandında seyreden toplam dış ticaret hacmi 2017 yılında ilk kez 5 milyar seviyesini aşmış ve son olarak 2018 yılında 2.67 milyar doları Türkiye’den Bulgaristan’a ihracat, 2.5 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 5.17 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Son yıllarda diplomatik ilişkilerin gelişmesi ile birlikte önümüzdeki yıllarda ticarî ilişkilerin daha da güçlenmesi beklenmektedir. Türkiye’den Bulgaristan’a ihraç edilen başlıca ürünler mensucat ürünleri, bakır cevheri, binek otomobil ve motorlu taşıtlar, demir-çelik, izole edilmiş teller, bakır teller, elektrik enerjisi, tekstil ürünleri ve hava araçlarıdır. Bulgaristan’dan ithal edilen başlıca ürünlerse petrol yağları, rafine edilmiş bakır ve alaşımları, işlenmemiş kurşun ve çinko, izole tel ve kablolar ve ayçiçek tohumudur.
İthalat-ihracat ilişkilerinin yanı sıra, Türkiye’nin Bulgaristan’da güçlü yatırımları da bulunmaktadır. Bu yatırımların toplam tutarı 2 milyar doların üzerinde olup, Türk firmalarınca devam eden inşaat projelerinin büyüklüğü de 1 milyar doların üzerindedir. Öte yandan Bulgaristan’da 1.500’ün üzerinde Türk şirketin, 2 Türk sermayeli banka bulunmaktadır.
İki ülke arasındaki yakın ilişkiler turizm sektörüne de yansımaktadır. Bulgaristan’dan ülkemize giriş yapan turist sayısı 2017 yılında 1.8 milyon olarak gerçekleşmiştir ki, Bulgaristan nüfusunun 7 milyon olduğu düşünüldüğünde bu sayının büyüklüğü daha iyi anlaşılmaktadır. Ancak iki ülke arasındaki turizm ilişkisinde günübirlik ziyaretlerin payı da oldukça yüksektir.
Müslümanların Durumu
Bulgaristan topraklarında İslamiyet’in tarihi 14. Yüzyıla dayanmaktadır. Osmanlı Devleti, yüzyılın ilk yarısından itibaren fetih ve iskan politikalarıyla bu bölgeye yönelmiş, Rumeli ve Balkan toprakları 20. Yüzyılın başlarına kadar devam dönemde Osmanlı Devleti tarafından idare edilirken, bu bölgelerde yer alan pek çok şehir ve kasaba da birer İslam beldesine dönüşmüştür. Ancak 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin ardından bölgede özerk bir Bulgar prensliğinin kurulmasıyla birlikte bölgedeki Müslüman nüfus Osmanlı topraklarına göç etmeye başlamıştır. Kitlesel göçler 20. Yüzyılda da farklı aralıklarla devam etmiştir.
Bu dönemde başta Sofya olmak üzere, vakıf kültürü açısından Osmanlı topraklarının en zengin bölgelerinden biri olan bu coğrafyadaki binlerce eser de tahrip edilmiştir. Bu kapsamda sayısı 4 bine yaklaşan ve hemen hepsi vakıf eseri olan cami, medrese, çeşme, imaret, kervansaray, okul, köprü, tekke-zaviye, han, hamam ve türbeden günümüze pek az eser ulaşmıştır.
1908 yılında Bulgaristan’ın tam bağımsızlığını kazanmasından sonra bu yeni devletin sınırları içerisinde yaşamlarını sürdüren Müslümanlarsa, özellikle komünist rejim yönetiminde büyük zulümlere maruz kalmıştır. Jivkov yönetiminde uygulanan asimilasyon politikalarıyla Türklerin kendi dillerini konuşmaları yasaklanmış, yüzbinlerce Türkün ismi Bulgar isimleriyle değiştirilmiş, halkın ibadet hakkı engellenmiştir. 1950’li ve 60’lı yıllarda yüzbinlerce Türkün Bulgaristan’ı terk etmek zorunda kalmasının ardından son büyük kitlesel göç devlet zoruyla 1989 yılında gerçekleşmiş, bu tarihte yaklaşık 350 bin kişi Türkiye’ye zorunlu göçe tabi tutulmuş, ancak komünist rejimin yıkılması ile bir kısmı yeniden Bulgaristan’a dönmüştür.
Günümüzde Bulgaristan’daki Müslüman sayısı 700 bin civarında olup bunların büyük bir bölümünü Türkler oluşturmaktadır. Komünist rejimin yıkılmasıyla birlikte Müslümanlara yönelik tutumda görece bir iyileşme gerçekleştiği söylenebilir. Özellikle son yıllarda Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinin olumlu seyretmesi, ülkedeki İslam kültür mirasının canlandırılmasına, Müslüman azınlığın diğer ülke vatandaşlarının sahip olduğu haklara erişebilmesine, ibadet ve dinî eğitim alanında olumlu gelişmelerin yaşanmasına zemin hazırlamıştır.