Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | İspanya Krallığı |
Yönetim Biçimi | Parlamenter anayasal monarşi |
Bağımsızlık Tarihi | 1492 (İspanyol İmparatorluğu’nun kuruluşu) |
Başkent | Madrid (6,7 milyon) |
Yüzölçümü | 504.782 km2 |
Nüfusu | 47 milyon (2020) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %86,5 İspanyol, %1,7 Faslı, %1,3 Romen, %10,5 diğer |
İklimi | Kuzeydeki kıyı kesimlerinde her dönem yağışlı okyanus iklimi, iç kesimlerde karasal iklim ve Akdeniz’e kıyı olan güney ve doğu kesimlerde ise Akdeniz iklimi görülmektedir. |
Coğrafi Konumu | Bir Güneybatı Avrupa ülkesi olan İspanya büyük oranda Akdeniz ve Kuzey Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Kuzeydoğusunda Fransa, batısında ise Portekiz yer almaktadır. |
Komşuları | Portekiz (1.224 km), Fransa (646 km), Andorra (63 km), Fas (18 km, İspanya’nın Kuzey Afrika’daki Ceuta ve Melilla bölgeleri sebebiyle) Cebelitarık (1,2 km), kıyı şeridi (4.964 km) |
Dil | İspanyolca (resmî), Katalanca, Galisyaca, Baskça (Özerk yönetimlerde yerel diller ikinci resmî dil statüsündedir.) |
Din | %70 Hristiyan, %25 ateist, %3 diğer, %2 bilinmiyor |
Ortalama Yaşam Süresi | 81,8 yıl (2018) |
Okuma-Yazma Oranı | %98,3 (2016) |
Para Birimi | Avro |
Millî Gelir | 1,397.870 trilyon dolar (2019 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 29.961 dolar (2019 IMF) |
İşsizlik Oranı | %17 (2017) |
Enflasyon Oranı | %5 (2017) |
Reel Büyüme Hızı | %2,1 (2019) |
Yoksulluk Oranı | %21 (2012) |
İhracat Ürünleri | Otomobil, petrol yağları, kara yolu taşıtları için yedek parça, tıbbi ilaç, nakliye araçları, domuz eti, turunçgiller, zeytinyağı, şarap, tekstil ürünleri, hava araçları |
İthalat Ürünleri | Otomobil, kara yolu taşıtları için yedek parça, tıbbi ilaç ve aşılar, petrol yağ ve gazları, telefon cihazları, bilgisayar, tekstil ürünleri, bakır, izole tel ve kablolar, azotlu bileşikler |
Başlıca Ticaret Ortakları | Fransa, Almanya, İtalya, Portekiz, Çin, İngiltere, ABD, Hollanda, Belçika, Türkiye |
Ülke Tarihi
İspanya topraklarında yapılan arkeolojik araştırmalar bu coğrafyadaki insan izlerinin 35.000 yıl önceye dayandığını göstermektedir. Ancak bölgenin bilinen yazılı tarihi MÖ 2.000’li yıllardan başlatılmaktadır. Bu tarihlerden itibaren İber Yarımadası’nda İberler ve Keltler, Fenikeliler, Yunanlar ve Kartacalılar hüküm sürmüştür. MÖ 205’te Kartacalıların hâkimiyetine son veren Roma İmparatorluğu bölgeyi ele geçirmiştir. Bu tarihten itibaren bölgede Roma kültürü yaygınlaşmaya başlamıştır. 3. yüzyılın ortalarından itibaren Kavimler Göçü ile birlikte İber Yarımadası’na yönelen Franklar, Alanlar ve Vandallar bölgeyi istila ederken 415’te Vizigotlar bugünkü İspanya topraklarını da içine alan daha geniş bir bölgede hâkimiyet kurmuştur. Bu dönemde İspanya Hristiyanlaşmış ve kilisenin devlet ve halk üzerindeki etkinliği artmıştır.
8. yüzyıl başlarında Kuzey Afrika üzerinden İber Yarımadası’na yönelen Emeviler 711 yılında Musa b. Nusayr ve Tarık b. Ziyad öncülüğünde bölgeyi fethetmiş ve böylece yüzyıllarca sürecek olan Müslüman hâkimiyeti başlamıştır. Emevi Devleti’nin 756’da Abbasiler tarafından yıkılmasının ardından kaçmayı başaran hanedan üyesi I. Abdurrahman Endülüs’e geçmiş ve zorlu bir mücadelenin ardından bölgede bağımsız bir emirlik kurmuştur. Endülüs Emevileri bu tarihten itibaren 929 yılına kadar bu emirlik çatısı altında hüküm sürmüş, bu tarihte de III. Abdurrahman tarafından halifelik ilan edilmiştir. Fakat 11. yüzyılın başlarında kaybolan istikrar, hilafet ve iktidar mücadeleleri ve iç karışıklıklar neticesinde 1031 yılında Endülüs Emevi Devleti sona ermiştir. Bunun üzerine bölgede irili ufaklı pek çok devlet ortaya çıkmış ve “mülûku’t-tavâif” adı verilen bu dönem 1090’a kadar sürmüştür. Ardından Endülüs’teki İslam hâkimiyetinin tamamen son bulduğu 1492 yılına kadar bölgede sırasıyla Murabıtlar (1090-1147), Muvahhidler (1147-1229) ve Gırnata Beni Ahmer Emirliği (Nasıriler) (1238-1492) hüküm sürmüştür. Endülüs döneminde Müslümanlar İspanya ve çevresinde büyük bir kültür, sanat, ilim ve medeniyet tecrübesi ortaya koymayı başarmış, Avrupa’da etkileri bugüne kadar gelecek olan köklü bir miras bırakmıştır.
İspanya’daki Müslüman hâkimiyeti, 8. yüzyıldan itibaren bölgede dirençle karşılaşmıştır. Öyle ki yaklaşık yedi asır devam edecek olan bu uzun dönem İspanya tarihinde “Reconquista” (Yeniden Fetih) olarak isimlendirilmiştir. Bu dönemde önce İspanya’nın kuzeybatısında küçük prenslikler kurulmuş, ardından 913’te Leon Krallığı tarih sahnesine çıkmıştır. 11. yüzyıldan itibarense Navara Krallığı’nın ikiye ayrılması ile oluşan Kastilya ve Aragon Krallığı bölgede iki hâkim unsur olarak güçlerini giderek arttırmıştır. 13. yüzyıla gelindiğinde Güney İspanya’daki Granada’ya sıkışan Benî Ahmer Emirliği dışında tüm İber Yarımadası İspanyol yönetimlerin eline geçmiştir. 15. yüzyıl ortalarında Kastilya ve Aragon Krallığı arasında siyasi birlik sağlanmış ve 1492 yılında bölgedeki Müslüman hâkimiyetine son verilerek yarım milyonu bulan Müslüman ve Yahudi halk bölgeden sürülmüş, bu insanların önemli bir bölümü Osmanlı topraklarına sığınmıştır.
15. yüzyılın sonlarından itibaren İspanya, Avrupa’nın en önemli siyasi figürlerinden biri hâline gelmiş ve denizaşırı sömürgecilik hareketlerini başlatarak büyük bir sömürge imparatorluğuna dönüşmüştür. 1492 yılında kurulan İspanyol İmparatorluğu beş kıtada toprağa sahip olan dünyanın ilk küresel imparatorluğu kabul edilmektedir. Başta Amerika kıtası olmak üzere, dünyanın dört bir yanında ele geçirdiği topraklarda yerli halklara ve binlerce yıllık köklü medeniyetlere karşı acımasız bir tavır takınan İspanyollar, milyonlarca insanı katletmiş, birçok medeniyeti tarih sahnesinden silecek büyük bir soykırım gerçekleştirmiştir. Akdeniz Havzası’nda Osmanlı Devleti’ne karşı üstünlük kurmayı başaramasa da Atlantik ve Pasifik Okyanusu üzerinden açıldığı yeni kıtalardaki zenginlikleri sömürü faaliyetleriyle Avrupa kıtasına aktarmıştır. Buna karşın kıtaya taşınan zenginlikler sınırlı bir azınlığı zenginleştirmiş, geniş halk kesimleri sefalet içerisinde yaşamaya devam etmiştir.
İspanya, 16. yüzyılın sonlarından itibaren sömürge faaliyetlerindeki öncülüğünü kaybetmiş, 1588’de İngiltere donanmasına karşı alınan mağlubiyetin ardından din savaşları, iç karışıklıklar ve taht mücadeleleri ile devlet zayıflamaya başlamıştır. Bu sürecin doğal bir neticesi olarak İspanya 1640’ta Portekiz’in, 1648’de de Hollanda’nın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kalmıştır. Yüzyılın devamında İspanya toprak kaybetmeye devam etmiş, bugün İtalya, Belçika, Avusturya sınırları içerisinde kalan pek çok bölge terk edilmiştir. Devletin Habsburg Hanedanı üyesi son kralı II. Karlos’un çocuğunun olmaması sebebiyle onun 1700 yılında ölümü, taht kavgalarını beraberinde getirmiş, 1701-1714 yılları arasında devam eden İspanya Veraset Savaşı’nın ardından imzalanan Ultrecht Barış Anlaşması ile tahta V. Felipe çıkmıştır. Böylece İspanya tarihinde Habsburg Hanedanı dönemi sona ermiş ve Bourbon Hanedanı dönemi başlamıştır. Bu hanedan kısa aralıklar dışında günümüze kadar devam etmiştir ve hâlen İspanya Krallığı’nı Bourbon Hanedanı yönetmektedir. Diğer taraftan 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Avrupa’da yaşanan Napolyon Savaşları’nın İspanya’da oluşturduğu zafiyetten istifade eden Küba ve Porto Riko dışındaki Amerika’daki tüm sömürgeler de birbiri ardına bağımsızlıklarını kazanmıştır.
Napolyon Savaşları’ndan ağır yara alarak çıkan İspanya, 19. yüzyılda büyük siyasi karışıklıklara sahne olmuş, bu süreçte oldukça kısa ömürlü onlarca hükümet yönetime gelmiştir. 1869 yılında anayasal monarşi ilan edilmiş ve 1873’te yine kısa ömürlü bir cumhuriyet rejimi kurulmuş ancak bu girişim netice vermeyince 1876 yılında yeni bir anayasa hazırlanmıştır. Yüzyılın sonlarında Küba ve Filipinler’deki bağımsızlık mücadeleleri ve ABD ile girişilen savaş da ekonomik ve siyasi kayıplara yenilerini eklemiştir.
İspanya, Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalmasına karşın savaştan olumsuz etkilenmiştir. 1931 yılında XIII. Alfonso’nun tahttan feragat etmesi üzerine cumhuriyet ilan edilerek yeni anayasa hazırlanmış, ancak ortaya çıkan siyasi boşluk İspanya’yı 20. yüzyılın en kanlı iç savaşlarından birine sürüklemiştir. 1936-1939 yılları arasında devam eden iç savaşta 1 milyondan fazla insan hayatını kaybetmiş, savaş sonrasında ülke General Fransisco Franco yönetiminde 1975 yılına kadar devam edecek olan bir diktatörlüğe dönüştürülmüştür. Franco’nun ölümünden sonra yönetime gelen I. Juan Karlos döneminde siyasi partilerin yeniden kurulmasına izin verilmiş ve anayasal monarşiye geçilmiştir. Böylece İspanya uzun yıllar devam eden baskıcı bir yönetimin ardından dışa açılım politikası izlemeye başlamış ve yeni bir yapılanmaya girişmiştir. Yaklaşık 40 yıl tahtta kalan Carlos 2014 yılında oğlu Felipe lehine tahttan feragat etmiştir.
Siyasi Yapı
İspanya anayasal monarşi ile yönetilen bir krallıktır. Devlet başkanı kraldır. Krallık kalıtsal olup hâlihazırda İspanya Kralı VI. Felipe 2014 yılından bu yana bu makamdadır. Her ne kadar diğer Avrupa ülkelerindeki gibi kralın yetkilerinin sınırlı olduğu söylemi yaygınsa da kral ülkeyi temsil eden en üst düzey makamdır ve yasama organını feshetme, gerekli gördüğü durumlarda halkoyuna müracaat etme gibi yetkileri haizdir.
Yasama organı 350 sandalyeli temsilciler meclisi ve 266 sandalyeli senatodan oluşan iki kanatlı ulusal meclistir. Senato üyelerinin 208’i seçimle belirlenirken 58’i bölgesel ayrımlara göre atama yoluyla belirlenmektedir. Temsilciler meclisi üyelerinin tamamı seçimle belirlenmektedir. Her iki kanat üyeleri de dört yıl için göreve gelmektedir. Ülkede son meclis ve senato seçimleri birlikte olarak 2019 yılı Nisan ayında gerçekleştirilmiştir. Seçimleri önde tamamlayan İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (Spanish Socialist Workers’ Party-PSOE) temsilciler meclisinde 123, senatoda 141 sandalye kazanmıştır.
Yürütme organı, başbakan ve bakanlar kurulundan oluşan hükümettir. Başbakanlık koltuğunda 2018 yılı Haziran ayından bu yana Pedro Sanchez oturmaktadır. Ülke idari açıdan 17 özerk topluluk ve 2 özel şehre ayrılmıştır. Bölgelerin özerklikleri, kendi meclisleri ve anayasaları vardır. Özerk bölgeler, İspanyolca (Castellano) dışında ikinci bir dili resmî dil olarak kabul edebilmekte, ayrıca ulusal bayrak yanında kendi bayraklarını da kullanabilmektedir.
1975 yılında sona eren Franco rejiminin ardından demokratik sisteme geçiş yapan İspanya, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünya devletleriyle ilişkilerini güçlendirme ve dışa açılma politikası izlemiş, 1982’de NATO’ya, 1986’da Avrupa Birliği’ne üye olmuştur.
Ekonomik Durum
Gelişmiş bir ekonomiye sahip olan İspanya, 1,5 trilyon dolara yaklaşan GSYİH’si ile en büyük 13. ekonomi konumundadır. Yüksek işsizlik ve yoksulluk oranları ülkenin en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Bununla birlikte kişi başı yıllık gelir 30.000 dolar civarındadır.
Ülke ekonomisi hizmet sektörü üzerine kuruludur. İstihdamın ve millî gelirin %70’ten fazlası hizmet sektöründen karşılanmaktadır. Başta turizm olmak üzere bankacılık, telekomünikasyon, finans, enerji, inşaat, altyapı gibi sahalar oldukça gelişmiştir. Ülke bu alanlarda faaliyet gösteren çok sayıda küresel şirkete de ev sahipliği yapmaktadır.
Turizm ülkenin en önemli sektörlerinden biridir. Yıllık 80 milyonu aşan ziyaretçi sayısıyla Fransa’nın ardından dünyada en fazla turist ağırlayan ikinci ülke konumundaki İspanya, 70 milyar dolar civarındaki turizm gelirleriyle ABD’nin ardından bu alanda da ikinci sıradadır.
İstihdam ve millî gelirdeki payı %25’ler seviyesinde olan sanayi sektörü de ülke ekonomisi açısından hayati öneme sahiptir. Bu alanda öne çıkan sahalar tekstil ve konfeksiyon, oto yedek parça, ayakkabı, gıda işleme, metal, kimya, gemi, otomotiv ve ilaçtır.
Tarım sektörünün ekonomideki payı 1960’lardan itibaren azalmaya başlamıştır. Günümüzde tarımsal faaliyetler istihdamın ve millî gelirin %5’ten azını karşılamaktadır. Bununla birlikte İspanya dünyanın önde gelen zeytin, zeytinyağı, üzüm ve şarap üreticilerindendir. Turunçgiller, tahıl ve sebze çeşitleri diğer tarım ürünleridir. Ülkede ayrıca hayvancılık, süt ürünleri ve balıkçılık da yaygındır.
Dış ticarette ülke 2015 yılındaki keskin düşüşe karşın genel olarak dengeli bir artış trendine sahiptir. Son olarak 2018 yılında dış ticaret hacmi 345 milyar doları ihracat, 388 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 733 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. İspanya’nın dış ticaretteki en önemli ortakları Fransa ve Almanya’dır. Her iki ülkenin İspanya ile olan ticaret hacmi 100 milyar dolar seviyesindedir. Diğer öne çıkan dış ticaret ortakları; İtalya, Portekiz, Çin, İngiltere, ABD, Hollanda, Belçika ve Türkiye’dir.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile İspanya arasındaki ilişkilerin tarihi Osmanlı Devleti dönemine dayanmaktadır. Gırnata’nın düşüşü ile birlikte ülkeden sürülen Müslüman ve Yahudilere Osmanlı Devleti kucak açmış, 15. yüzyılın sonları ve 16. yüzyılın başlarında her iki devletin de başta Akdeniz olmak üzere dünya siyasetindeki gücü ve etkinliğinin arttırması, onları karşı karşıya getirmiştir. İki ülke arasındaki hâkimiyet mücadelesi Akdeniz ve Kuzey Afrika bölgelerinde yoğunlaşmış, 1538’deki Preveze Deniz Zaferi İspanya’nın Akdeniz’deki ilerleyişini durdurmuştur. Takip eden yıllarda Barbaros Hayreddin Paşa, Sinan Paşa ve Piyale Paşa komutasındaki Osmanlı donanması İspanya’ya Akdeniz ve Kuzey Afrika’da büyük üstünlük sağlamış, 1560 yılında Cerbe Deniz Savaşı’nda da Osmanlı Devleti önemli bir zafer elde etmiştir. Yüzyılın sonlarından itibaren iki ülke arasındaki mücadelenin yoğunluğu azalmış ve kimi dönemlerde sıfırlanmıştır. 1784 yılında imzalanan Barış, Dostluk ve Ticaret Anlaşması iki ülke arasındaki ilişkileri resmiyete dökerken, anlaşma 1827, 1840, 1862 yıllarında yenilenmiştir. İspanya 1784’te imzalanan anlaşma ile birlikte İstanbul’da daimi bir elçi tahsis ederken, Osmanlı Devleti ise önce 1840’ta Barselona’da bir fahri konsolosluk açmış, ardından 1857 yılında Madrid’de sürekli bir elçilik tesis etmiştir. İlişkiler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra da devam etmiş, 1951 yılında Madrid’deki elçilik büyükelçiliğe dönüştürülmüştür. İki ülke arasındaki ilişkiler 1980’li yıllardan itibaren ivme kazanmış ve NATO müttefikliğinin de etkisiyle siyasi ilişkilerde yakınlaşma tesis edilmiştir. 2005 yılında iki ülkenin girişimi ile başlatılan “Medeniyetler İttifakı” projesi ilişkileri daha da yukarı taşımış ve sosyal-kültürel alanları da kapsayacak şekilde genişletmiştir. Öte yandan 2009 yılından bu yana iki ülke arasında farklı aralıklarla hükümetler arası zirve toplantıları düzenlenmekte, bu zirvelerde iş birliği kanalları güçlendirilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye ve İspanya arasındaki ticari ilişkiler 1990’ların ikinci yarısından itibaren ivme kazanmaya başlamış, son yıllarda ise tarihinin en iyi seviyelerine çıkmıştır. 2011 yılında ilk kez 10 milyar dolar seviyesini aşan karşılıklı ticaret hacmi, 2018’de rekor seviyeye yükselmiş ve 7,7 milyar doları Türkiye’den İspanya’ya ihracat, 5,4 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 13,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Büyüklük sıralaması açısından bakıldığında Türkiye İspanya’nın 12. ihracat ve 10. ithalat ortağı iken, İspanya Türkiye’nin ihracatta 6, ithalatta 11. büyük ortağı konumundadır. Bir başka deyişle her iki ülke de birbirlerinin en önemli ticaret ortakları arasında yer almaktadır. Türkiye’den İspanya’ya ihraç edilen başlıca ürünler; otomobil, tekstil ürünleri, demir-çelik ürünleri, petrol yağları, kara yolu taşıtları için yedek parça, monitörler ve TV alıcıları, beyaz eşya ve kimya ürünleridir. İspanya’dan ithal edilen başlıca ürünlerse; otomobil, hava taşıtları, kimya ürünleri, bakır ve sığırdır.
Müslümanların Durumu
İslamiyet’in İspanya coğrafyasındaki varlığı hicri 2. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. 711 yılında Musa b. Nusayr ve Tarık b. Ziyad komutasında gerçekleşen fetihler, etkinliği giderek azalsa da bölgede yaklaşık sekiz asır sürecek olan Müslüman hâkimiyetinin başlangıcı olmuştur. 756 yılında Emevi Devleti’nin yıkılması üzerine buraya gelen hanedan üyesi I. Abdurrahman’ın liderliğinde kurulan Endülüs Emevileri 1031 yılına kadar varlığını sürdürmüş, bu tarihten itibaren irili ufaklı devlet ve emirliklerle var olmaya devam etmiştir. Bölgedeki Müslüman varlığına karşı İspanyolların ilk dönemlerden itibaren “Reconquista” (Yeniden Fetih) adını verdikleri mücadele, İber Yarımadası’ndaki Müslüman varlığının etki gücünün giderek azalmasına ve henüz 9. yüzyılın başlarından sonra da İspanya’nın güneyine doğru daralmasına yol açmıştır. Nihayet 1492 yılında yıkılan Beni Ahmer Emirliği ile Müslümanların bölgedeki etkinliği tamamen sona ermiş, yüzlerce yıldır burada varlığını sürdüren yüzbinlerce Müslüman ve Yahudi takip eden yüzyılda zorla Hristiyanlaştırılmış, bunu kabul etmeyenlerse ya öldürülmüş ya da zorunlu göçe tabi tutulmuştur. Böylece 1492’den itibaren yüzbinlerce Müslüman ve Yahudi, büyük bir Hristiyan zulmüne maruz kalarak başta Osmanlı Devleti olmak üzere çeşitli coğrafyalara göç etmiştir. Ülkede sürdürülen zorla Hristiyanlaştırma politikalarına karşın, 1600’lerde Engizisyon Mahkemesi tarafından binlerce insan Müslüman oldukları gerekçesiyle sürgün edilmiştir. İspanya’da zorla Hristiyanlaştırılan bu Müslümanlar “Moriskolar” adıyla anılmaktadır. Moriskoların bir kısmı Kanuni Sultan Süleyman devrinde Osmanlı coğrafyasına göç etmişse de bir kısmı İspanya’da yaşamayı sürdürmüş ve özellikle 16. yüzyılda İspanya devletinin asimilasyon politikalarına karşı mücadele etmiştir. Çeşitli devlet kayıtları ve hatıratlar, Endülüs bakiyesi Müslümanların İspanya’da varlığını sürdürdüğünü göstermektedir. Bu varlığın doğal bir uzantısı olarak 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında İspanya’da ortaya çıkan “Andalucia” milliyetçiliği, bir Müslüman hareketi olmasa da motivasyonunu Endülüs kültür ve medeniyetinden alan bir hareket olarak gelişmiştir. Önemli bir bölümü tahrip edilmiş olsa da günümüzde bu köklü birikim başta Kurtuba Camii ve Elhamra Sarayı olmak üzere pek çok mimari eserde varlığını devam ettirmektedir. Öte yandan Arapçadan İspanyolcaya geçen kelimelerin 5.000’e yakın olduğu ifade edilmektedir.
Modern dönemde İspanya’daki Müslüman varlığı Franco rejiminin sona erdiği 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren yeniden artmaya başlamıştır. Başta Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyası olmak üzere, dünyanın çeşitli bölgelerinden İspanya’ya gelen Müslümanlar, özellikle Güney İspanya’daki Andalucia bölgesine yerleşmeye başlamıştır. 1989 yılına gelindiğinde İslamiyet, İspanya devleti tarafından resmî olarak tanınmıştır. Müslümanlar ülkede pek çok kurumsal yapıya da sahiptir. Bugün İspanya’da Müslümanlara ait vakıf, dernek ve kültür merkezlerinin sayısı 100’ün üzerindedir. Bu kuruluşlar 1992 yılında Comunidad Islamica en Espana (CIE) adı altında bir araya gelmişlerdir. CIE tarafından hazırlanan ve İspanya meclisi ve kraliyeti tarafından da onaylanan mutabakata göre ülkedeki Müslümanlar ibadet, eğitim, sosyal yaşam, evlilik, vergi gibi pek çok alanda haklara sahip olmuşlardır. Nitekim son yıllarda küresel ölçekte yaygınlık kazanan İslam düşmanlığı İspanya’da da görülmekle birlikte, kıta Avrupa’sına kıyasla Müslümanların İspanya’da görece daha olumlu şartlara sahip oldukları söylenebilir.
Günümüzde İspanya’daki Müslümanların sayısı yaklaşık 2 milyondur ki, bu da genel nüfusunun yaklaşık %4’üne tekabül etmektedir. Dolayısıyla İslamiyet ülkede Hristiyanlıktan sonra en yaygın ikinci din konumundadır. Ülkedeki Müslümanların yarısından fazlasını Fas kökenliler oluşturmaktadır ve bunların 800.000’den fazlası İspanyol vatandaşıdır. Öne çıkan diğer etnik unsurlar Lübnan ve Filistinli Araplar, Cezayirliler, Pakistanlılar, Bangladeşliler ve İranlılardır. Müslümanlar daha ziyade başkent Madrid, Cordoba, Sevilla, Granada, Barselona ve Valencia’da ikamet etmektedir.