Temel Göstergeler
Resmi AdıKazakistan Cumhuriyeti
Yönetim BiçimiCumhuriyet
BaşkentAstana 
Bağımsızlık Tarihi16 Aralık 1991 (Sovyetler Birliği’nden)
Yüzölçümü2.724.900 km²
Nüfusu18.3 milyon (2018)
Nüfusun Etnik DağılımıKazak %63.1, Rus %23.7, Özbek %2.9, Ukraynalı %2.1, Alman %1.1, Uygur %1.4, diğer %5.7
İklimiKarasal iklim; çok soğuk kışlar ve çok sıcak yazlar
Coğrafi KonumuRusya (6846 km), Özbekistan (2203 km), Çin (1533 km), Kırgızistan (1051 km),Türkmenistan (379 km), Hazar Denizi (1894 km), Aral Gölü (1070 km)
Din%70 Müslüman, %28 Hıristiyan (Ortodoks %26, Protestanlar %2), %2 Diğer
DilKazakça (Resmî), Rusça (Resmî, İş dili)
Milli Gelir128 Milyar Dolar (2016 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir7.138 Dolar (2016 IMF
Reel Büyüme Oranı%1.1 (2016)
Enflasyon Oranı%7.3 (2017)
İşsizlik Oranı%5 (2016)
Para BirimiTenge (KZT)
Doğal KaynaklarıPetrol, doğalgaz, kömür, demir, manganez, krom, nikel, kobalt, bakır, molibden, kurşun, çinko, boksit, altın, uranyum
Ekonominin Sektörel DağılımıHizmetler %56, Sanayi %32, Tarım %4,8
Ana İhracat ÜrünleriPetrol, makine, kimyasal ürün, tahıl, yün, et, kömür
Ana Tarım ÜrünleriHububat, pamuk, yün, çiftlik hayvanları
Başlıca Ticaret OrtaklarıRusya, ABD, Çin, Almanya, İtalya, Hollanda, Fransa

Ülke Tarihi

Bugünkü Kazakistan toprakları tarih boyunca birçok kabile ve kavmin geçiş bölgesi olmuştur. Bu sahanın Kazaklarla anılmaya başlanması ise oldukça geç sayılabilecek bir dönemdedir. Türklerin 11. yüzyıldan itibaren batıya doğru yayılmasından sonra Orta Asya’da kalanlar yaklaşık bir buçuk asır süren Moğol hâkimiyeti altında kalmış, ardından Timur Devleti etrafında birleşmişler, ancak onun ölümü üzerine meydana gelen siyasî istikrarsızlık sebebiyle dağılmışlardır. Bir kısmı Timur’un oğullarının yanında toplanırken bir kısmı da Fergana Vadisi ile kuzeyinde başı boş bir hayat sürmeye başlamıştır. Bu ikinci Türk grubu tarafından yeni bir Türk devleti kurumuşsa da Moğolların bu yeni devlete karşı başlattıkları saldırılar önlenemeyince halkın bir kısmı ayrılıp kuzeye doğru çekilmiştir. Kazak adıyla anılmaya başlayan bu grup, Kazakistan ismi verilen İdil-Altaylar arasındaki bölgede hür olarak uzun zaman varlığını devam ettirmiş, daha önce burada yaşamış Türk, Sibir ve Moğol asıllı kavimlerin kalıntılarıyla zaman içinde karışmış ve böylece bugünkü Kazak halkı ortaya çıkmıştır.

Kazak boyları ve bu coğrafyada tarihsel süreç içerisinde ortaya çıkan irili ufaklı yapılanmalar, yüzyıllar boyunca önce Moğolların ardından Rusların ve Çin’in baskılarına maruz kalmış, siyasi bakımdan uzun süreli bir istikrar dönemi söz konusu olmamıştır. Nitekim Çarlık Rusyası 18. yüzyılda tüm bölgeyi hakimiyeti altına almıştır. Rus Çarı I. Nikola, 22 Haziran 1854’te bir ferman çıkararak bütün Kazak topraklarının hâkimiyet altına alındığını ve artık Kazakların Rus kanunlarına tâbi olduğunu ilân etmişse de bazı boy beyleri Rus hâkimiyetini reddederek Ruslarla mücadeleyi sürdürmüşlerdir.

Rusya’nın baskıcı uygulamaları ve Kazak topraklarına yönelen Rus iskânı Kazaklarda millî şuurun yeniden uyanmasını sağlamıştır. 1916’da başlayan ayaklanma kısa sürede bütün ülkeye yayılmış, 1917’de çıkan Bolşevik İhtilâli ve bunun getirdiği yeni prensipler ayaklanmayı yeni bir safhaya sokmuştur. Ülkede yapılan seçimi milliyetçiler kazanmış, 1917 başlarında Ak-Tübe, Ural ve Orenburg’da toplanan Umumi Kazak Kurultayı memleketin modern bir ülke olarak teşkilâtlanması için kararlar almıştır. Bu kararlar doğrultusunda Alaş Partisi kurulmuş, oluşturulan hükümetin adı Alaş Orda olarak belirlenmiştir. Rusya’da iç savaş devam ederken Aralık 1917’de Kazakistan muhtariyetini ilân etmiştir.

İç savaşın sona ermesinden sonra 1919’da Kızılordu birlikleri Kazakistan’ı işgal ederek özerk Kazakistan’ın yerine 20 Ağustos 1920’de Kazak Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurmuş, bu cumhuriyete 1924’te yeni Sovyet cumhuriyetlerinin teşkili esnasında bazı topraklar ilâve edilmiş ve böylece Kazakistan’ın bugünkü sınırları belirlenmiştir.

Ruslar, Kazakistan’ı tamamen idareleri altına aldıktan sonra burada büyük bir asimilasyon siyaseti uygulamıştır. Camiler kapatılarak halkın ibadet hürriyeti engellenmiş, Müslüman toplumun ateistleşmesi için katılımın zorunlu olduğu konferanslar tertip edilmiş, ateizm okullarda ders olarak okutulmuştur. Sovyet rejimi bununla da yetinmeyerek Türk lehçeleri arasındaki farklılıkları arttırarak her bir lehçeyi ayrı bir dil şekline sokmaya çalışmış, Kiril alfabesi kabul ettirilmiş, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra eğitim ve bilim dili olarak Rusça kullanılmaya başlanmıştır. Öte yandan millî kültürü aksettirecek edebî eserler yasaklanmıştır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra diğer Türkî devletler gibi Kazakistan da 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığını ilân etmiştir.

Siyasî Yapı 

Parlamenter bir cumhuriyet olan Kazakistan Cumhuriyeti, 16 Aralık 1991 tarihinde Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanmasından bu yana Nursultan Nazarbayev tarafından yönetilmektedir. Nazarbayev, 1991 yılında göreve gelmesinin ardından 1999 yılı Ocak ayında yedi yıllığına yeniden Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Nazarbayev, 2005 yılı Aralık ayında gerçekleştirilen en son Cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Yönetsel alanlarda Cumhurbaşkanı tarafından yapılan düzenlemeler, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ve Bakanlık yenilemeleri ile gerçekleştirilmektedir. Nursultan Nazarbayev, ülkede günümüzdeki politik istikrarın ana unsuru konumundadır. Özellikle 1995 yılından itibaren Nazarbayev’in Kazakistan’ın politik yapısı üzerindeki etkisi giderek artmıştır. Bunda, 1995 yılında gerçekleştirilen iki referandum etkili olmuş, sözkonusu referandumlar neticesinde 30 Ağustos 1995 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini genişleten ülkenin bağımsızlık sonrasındaki ikinci Anayasası kabul edilmiştir. Bu Anayasaya göre Kazakistan Cumhuriyeti demokratik, laik bir hukuk devletidir. 1998 yılı Kasım ayında parlamento Cumhurbaşkanı’nın gücünü artıran bir dizi karar almıştır. Buna göre Cumhurbaşkanlığında azami yaş sınırı ve en fazla iki dönem sınırı kaldırılmış; Cumhurbaşkanlığının bir dönemlik süresi beş yıldan yedi yıla çıkartılmıştır. Cumhurbaşkanına 27 Ekim 2000 tarihinde dokunulmazlık hakkı tanınmıştır. Ülkenin başkentinin Almatı’dan Astana’ya taşınması kararı 1994 yılında Nur Sultan Nazarbayev tarafından alınmış olup, taşınma 10 Aralık 1997’de tamamlanmıştır. Tüm kurumların Almatı’dan Astana’ya taşınması ise 1998 yılında tamamlanmıştır. Taşınma kararı devlet bütçesini etkilemeye devam etmektedir. 2005 yılında 1995 Anayasasında yapılan değişikliklerle Nur Sultan Nazarbayev’in görev süresi üzerindeki tüm kısıtlar kaldırılmıştır.

Kazakistan Parlamentosu, Senato ve Meclis olmak üzere iki kanattan oluşmaktadır. Parlamentonun iki kanadının da görev süresi 4 yıl iken, son anayasa değişikliğiyle Meclis’in görev süresi 5 yıla, Senato’nun süresi ise 6 yıla çıkarılmıştır. Yasama organı parlamento ve senatodur. 47 üyeli senatonun 32 üyesi 6 yıllığına seçilmektedir. Geri kalan 15 üye ise Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Parlamento ise 107 üyeden oluşmakta, 98 seçilmektedir. Geri kalan 9 koltuk ise ülkedeki etnik azınlıkları temsil eden Kazakistan Halkları Asamblesine ayrılmıştır. 2007 Ağustos ayında gerçekleştrilen seçimlerde Nazarbayev’in partisi Nur Otan parlamentodaki tüm koltukları kazanmıştır.

Ülke, içinde Almatı’nın da yer aldığı bazı seçilmiş şehirler için ayrı yönetim yapılarına sahip 14 idarî bölgeye (eyalet) bölünmüştür. Yerel hükümet bütçesi yerel meclis tarafından onaylanmaktadır. Bölgesel temsilcilerin görev süresi beş yıldır. Bölgesel yönetimin (Akimat-Valilik) idarecisi olan valiler, Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Bölgesel hükümetlere sınırlı özerklik tanınmıştır. Ancak, Almatı’nın istisnaî olarak kapsamlı otoritesi bulunmaktadır.

Ekonomik Yapı

Ekonomisi büyük ölçüde Rusya’ya bağlı olan Kazakistan bağımsızlık sonrası durağan bir süreç yaşamış ancak 2000’li yıllarda belirgin bir iyileşme göstermiştir. Bunda en önemli rolü, yatırımlarla ivme kazanan petrol sektörü oynamıştır. Günümüzde petrol, ülkedeki toplam sınaî üretimin yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Ülkedeki diğer önemli sektörler metal işleme ve çelik üretimidir.

İnşaat sektörü petrol sektörüne bağımlı olup, ekonominin geri kalanı hizmet sektörü ve tarım sektöründen oluşmaktadır. Tarım sektörü en fazla istihdam sağlayan sektör olmasına rağmen GSYİH’daki payı yalnızca %5,4’tür. 2000’li yıllarda gerçekleşen hızlı ekonomik büyüme ile istihdam artmış ve yaşam standardı yükselmiştir. Refah düzeyindeki artışın toplumun tüm kesimlerine yansıtılamamasına rağmen ülkede fakirlik genel olarak düşüş eğilimindedir. Kazakistan, Rusya’dan sonra BDT ülkeleri içindeki en yüksek kişi başı GSYİH ve aylık ücretlere sahip ülkedir. Bunun en önemli nedenlerinden biri de her yıl yaz mevsiminde pamuk toplamak üzere özellikle Özbekistan’dan ülkeye gelen kaçak göçmenlerdir.

Ekonomideki canlanmanın en önemli nedeni petroldür. Petrol üretimi ülkenin batısındaki Hazar Denizi’ne yakın bölgelerde, ağır sanayi sektörü ülkenin kuzeyinde konumlanmıştır ve bu bölgede nüfusun çoğunluğunu Ruslar oluşturmaktadır. Ülkenin güneyinde de bir miktar petrol bulunmakla birlikte bu bölgede daha çok Kazak nüfus tarafından tarımsal üretim ve özellikle pamuk üretimi gerçekleştirmektedir. Aral Gölü’nün kuruması bölgede tarımsal üretimi olumsuz etkilemektedir. Kazakistan’ın finans ve iş merkezi ülkenin en doğusunda bulunan Almatı’dır.

Ülkenin ekonomi politikaları, Sovyetler Birliği döneminde neredeyse tüm varlıkların devlet mülkiyetinde olduğu merkezî planlamadan, özel sektörün ağırlık kazandığı piyasa temelli ekonomiye geçiş üzerinde yoğunlaşmıştır. Son yıllarda uygulanan “Yenilikçi Sınai Kalkınma Programı”, sektörel çeşitliliği artırmayı, hizmet ve teknoloji sektörlerini güçlendirmeyi amaçamaktadır.

Türkiye-Kazakistan İlişkileri

Türkiye, Kazakistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkedir. İki ülke arasındaki ortak tarihî, siyasî, sosyal ve kültürel bağlar, Türkiye ile Kazakistan arasında güçlü ilişkilerin tesisi için önemli bir zemin teşkil etmektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Kazakistan’ın bağımsızlığını ilan etmesini takip eden süreçte iki ülke arasında çok sayıda anlaşma ve protokol imzalanmıştır. Siyasî ilişkilerin ulaştığı seviyeye paralel olarak, ekonomik alanda da iki ülkenin birbirleri için önemli bir ortak olduğu da söylenebilir.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in 2009 ve 2012 yıllarında Türkiye’ye, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın da 2012’de başbakan ve 2015’te cumhurbaşkanı sıfatıyla Kazakistan’a gerçekleştirdiği ziyaretlerle  ve bu ziyaretler esnasında imzalanan protokol ve antlaşmalarla iki ülke arasındaki ilişkiler yeni bir boyuta taşınmıştır

Kazakistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2016 yılında 2 milyar Dolara ulaşmıştır. İkili ticaret hacminin önümüzdeki yıllarda 10 milyar Dolar’a yükseltilmesi hedeflenmektedir. Kazakistan’da Türk girişimciler özellikle gıda sektörü, ilaç-kimya sanayisi, inşaat, otelcilik ve imalat alanlarında öne çıkmakta, müteahhitlik sektöründe Türk şirketlerinin faaliyetleri de hızla artmaktadır. 2017 yılı itibariyle Türk müteahhitlik firmalarınca Kazakistan’da üstlenilen projelerin toplam değeri 21 milyar Doları aşmıştır. Türkiye, sermaye miktarı açısından Kazakistan’daki 17. büyük yatırımcı konumunda olmakla birlikte enerji dışı sektörlerdeki yatırımlar açısından 4. sırada yer almaktadır.

İki ülkenin bölgesel ve küresel ölçekli işbirliği de hızla gelişmektedir. Bunun somut bir göstergesi olarak iki ülke öncülüğünde “Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi” kurumsallaştırılmış; bu çerçevede Kazakistan Türk Konseyi’nin ve TÜRKPA’nın kuruluşunda ülkemizle birlikte önemli rol oynamıştır. Kazakistan Ayrıca Türk Konseyi bünyesinde kurulan Uluslararası Türk Akademisi’ne de evsahipliği yapmaktadır.

Türkiye ile Kazakistan arasında eğitim ve kültür alanında da önemli bir işbirliği mevcuttur. Merkezi Türkistan’da bulunan Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nin dört ayrı şehirdeki yerleşkesinde, bugün yaklaşık 8.000 öğrenci öğrenim görmektedir.

Müslümanların Durumu

Kazakistan’da halkın büyük çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte, önce Çarlık Rusya ardından Sovyetler Birliği dönemleri boyunca devam eden Rus hakimiyeti esnasında uygulanan politikalar sebebiyle toplumsal hayatta İslamiyet’in etkisinin oldukça zayıf olduğu söylenebilir. Sovyet rejiminin ülkedeki camileri yıktırması, din eğitimini yasaklaması, yozlaşmayı arttıracak bir dil politikası uygulaması, alfabeyi değiştirerek toplumun kültürel kodlarını değiştirmesi, ateizmi yaygınlaştırmaya çalışması, inanç ve ibadet hürriyetini kısıtlaması gibi faktörler, bugün gelinen noktayı açıklayıcı mahiyettedir.

Ülkedeki cami sayısı bugün dahi son derece azdır ve bağımsızlık sonrası süreçte görece bir rahatlama olmakla birlikte toplumun dinî tercihlerini özgürce yaşayabildiği söylenemez. Öte yandan ülkede yüksek oranda Rus, Çinli ve Alman nüfus bulunmakta, bu da zaten dinî ve kültürel yaşantının zayıflatıldığı Kazak toplumu için bir başka zorlayıcı faktör olmaktadır.

Bütün bunlara karşın, yüzyıllardır dinlerinden ve kültürlerinden kopartılmak için olmadık uygulamalara maruz bırakılan Kazak toplumunun dinini unutmaması ve toplumun yaşantısına tatbik edemese de inanç düzeyinde dinini muhafaza etmesi önemli bir başarı telakki edilmelidir. Öte yandan Sovyet rejimininin izlerinin silinmesinin ve toplumun dinî yaşantı ile ilişkilerinin yeniden güçlenmesinin uzun yıllar alması beklenmektedir. Nitekim yapılan araştırmalar Kazakistan’da halkın İslamiyet’le olan ilişkisinin giderek güçlendiğini ortaya koymaktadır. Friedrich Ebert Vakfı'nın finansmanı ile Orta Asya Politika Grubu tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, 1991 yılında ülkede ibadete açık yalnızca 68 cami varken bugün bu sayı 2500’ün üzerine çıkmış durumdadır.