Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Kenya Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Başkanlık tipi cumhuriyet |
Başkent | Nairobi (4,4 Milyon) |
Bağımsızlık Günü | 12 Aralık 1963 (İngiltere’den) |
Yüzölçümü | 580.367 km2 |
Nüfusu | 53,7 milyon (2020) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %22 Kikuyu, %14 Luhya, %13 Luo, %12 Kalenjin, %11 Kamba, %6 Kisii, %6 Meru, %16 diğer |
İklimi | Kıyıda tropikal iklim, iç kesimlerde çöl iklimi hâkimdir. |
Komşuları | Etiyopya (867 km), Uganda (814 km), Tanzanya (775 km), Somali (684 km), Güney Sudan (317 km), kıyı şeridi (536 km) |
Coğrafi Konumu | Doğu Afrika’da yer alan Kenya’nın doğusunda Somali ve Hint Okyanusu, batısında Uganda, kuzeyinde Etiyopya ve Güney Sudan, güneyinde ise Tanzanya bulunmaktadır. |
Din | %84 Hristiyan, %12 Müslüman, %4 diğer |
Dil | Svahili, İngilizce |
Para Birimi | Kenya Shillingi (KES) |
Okuma Yazma Oranı | %81,5 (2018) |
Ortalama Yaşam Süresi | 69 yıl (2020) |
Milli Gelir | 98,607 milyar dolar (2019 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Gelir | 1.997 dolar (2019 IMF) |
Reel Büyüme Oranı | %5,6 (2019) |
Enflasyon Oranı | %5,1 (2020) |
İşsizlik Oranı | %10,4 (2020) |
Yoksulluk Oranı | %36,1 (2016) |
İthalat Ürünleri | Mineral yakıtlar, otomobil, palm yağı, buğday ve mahlut, tıbbi ilaç, demir-çelik, şeker kamışı, pirinç, telefon cihazları |
İhracat Ürünleri | Çay, kahve, canlı ağaç ve bahçe ürünleri, örme mensucat, sebze-meyve, mineral yakıtlar, balık, çimento |
Başlıca Ticaret Ortakları | Çin, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Uganda, ABD, Hollanda, Japonya |
Ülke Tarihi
Milattan önce 1. bin yılda avcılık ve toplayıcılıktan tarıma geçilen Kenya toprakları, o tarihlerden itibaren Fenikeliler, Yunanlar, İranlılar ve Arapların ilgi alanına girmiştir. Arapların Afrika ile Uzakdoğu arasında sürdürdüğü ticari faaliyetler sayesinde de bölge en parlak dönemini yaşamıştır. 16. yüzyılla birlikte başta Portekiz olmak üzere diğer Avrupalı devletler de bölgeye ilgi duymaya başlamıştır. 1693’te Mombasa’yı işgal eden Portekizliler, tüm sahil hattını ele geçirmiştir. 17. yüzyılda Portekiz’in sömürge faaliyetlerini Güney Amerika’ya kaydırması ve Hint Okyanusu’ndaki güçlerinin zayıflaması üzerine 1650’de Umman Sultanlığı, Mozambik’in kuzeyine kadar olan sahilleri idaresi altına almıştır. Sultanlık, bölgede doğrudan idare tesisi için 1813’te Lamu’yu başşehrin bulunduğu Muskat’a bağlamıştır. 1832’de Umman Sultanı Seyyid Said b. Sultan, devletin merkezi olarak Muskat yerine Zengibar’ı seçmiş ve 1840 yılına kadar bütün sahilin idaresini eline geçirmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısında İngilizler, Zengibar Sultanlığı ile yaptıkları anlaşmalara dayanarak daha önce bölgeye yerleşmiş olan Almanlarla rekabete girişmiş, 1888’de bir müddet Alman sömürge idaresinde kalan Kenya sahilleri, 1890 yılında iki ülke arasında yapılan anlaşmayla tamamen Imperial British East Africa şirketine verilmiş, Tanganika sahilleri de Almanlara devredilmiştir. Bu arada Zengibar sultanına da yıllık 17.000 sterlin ödenerek ismen bölgenin hâkimi olduğu açıklanmıştır. 1895’te İngiltere bölgedeki egemenliğini ilan etmiş ve iç kesimlerdeki verimli arazilerden en yüksek seviyede faydalanabilmek için Mombasa-Uganda demir yolu projesini başlatmıştır. Demir yolu inşasında çalıştırılmak üzere Hindistan sömürgesinden getirilen işçilerin yerleştirildiği çadır kent, demir yolunun işletmeye açılması ve merkez istasyonunun buraya kurulmasıyla kısa zamanda büyüyerek şehirleşmiş ve Nairobi adını almıştır. Şehir 1907 yılından sonra İngiliz sömürge idaresinin, 1963’ten sonra da bağımsız Kenya Devleti’nin başşehri olmuştur. Ülkenin ismi 1920 yılından bu yana Kenya olarak kullanılmaktadır.
İngiliz sömürge idaresi 1923 yılında beyazlar, Asyalılar ve Araplardan oluşan Afrikalıların haklarını sömürge valisinin görevlendirdiği bir misyonerin savunacağı bir meclis kurmuştur. Yerliler bu meclise girme hakkını ancak 1944 yılında elde edebilmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra millî hareketler hızlanmış ve 1946’da Kenya African Union Partisi kurulmuştur. Jomo Kenyatta’nın başkanlığındaki parti toprak reformu, sendika hakları ve siyasi serbestlik talep etmiştir. 1949 yılında MauMau İsyanı başlatılmış ve bu süreçte 15.000 kişi hayatının kaybetmiştir. 1952’de Jomo Kenyatta isyanın baş sorumlusu olarak tutuklanırken ülke genelinde 100.000’den fazla insan hapse atılmış, isyanı başlattıkları için Kikuyular siyasetten uzaklaştırılmıştır. Bu süreçte iç bölgelerdeki beyazlar can güvenlikleri kalmadığı için ellerindeki arazileri terk etmeye başlamış, Kenyatta millî kahraman ilan edilerek 1961 yılında gönderildiği sürgünden dönmüş, 1963 seçimlerinin galibi olarak hükümetin başına geçmiş ve ülke 12 Aralık 1963 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur. 1969 ve 1974 yıllarında yapılan seçimlerde de devlet başkanı seçilen Kenyatta’nın 22 Ağustos 1978’de vefatının ardından yerine yardımcısı Daniel Arap Moi getirilmiştir. Kenya’nın mevcut devlet başkanı Jomo Kenyatta’nın oğlu Uhuru Kenyatta’dır.
Siyasi Yapı
Bağımsızlığını 1963 yılında kazanan Kenya, başkanlık tipi demokrasi ile yönetilmektedir. Devlet yönetiminin başında bulunan cumhurbaşkanı, doğrudan halk tarafından seçilmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimi beş yılda bir düzenlenmekte ve en fazla iki dönem görev yapılabilmektedir. 1991 yılında çok partili sisteme geçildikten sonra ülkede seçimler düzenli olarak yapılmaya başlanmıştır. Bölgedeki diğer ülkelere göre uzun süreli bir demokrasi deneyimi olan Kenya’da siyasi durum istikrarlıdır.
Aralık 2002 seçimlerinden sonra 24 yıl ülkeyi yöneten Daniel Arap Moi dönemi kapanmış ve seçimi Mwai Kibaki kazanmıştır. Kibaki Aralık 2007’de yapılan seçimleri de kazanmış ancak tek başına yönetime gelmek yerine, rakibi Raila Odinga ile koalisyon hükümeti kurmuş ve kurulan hükümette Odinga başbakan olarak yer almıştır. Mart 2013 ve Ekim 2017’deki seçimleri ise mevcut devlet başkanı Uhuru Kenyatta kazanmıştır.
Yasama organı 67 sandalyeli senato ve 349 sandalyeli ulusal meclisten oluşan parlamentodur. Senato üyelerinin 47’si doğrudan seçimle, 20’si orantılı temsil yoluyla belirlenmektedir. Ülkede son senato ve meclis seçimleri Ağustos 2017’de gerçekleştirilmiş olup bir sonraki seçimlerin 2022 yılında yapılması planlanmaktadır.
Kenya’da siyasi açıdan istikrarlı bir hükümetin bulunması, ekonomik alana da olumlu tesir etmektedir. Askerî ve siyasi konularda ABD ve İsrail ile yakın ilişkileri olan Kenya, ayrıca bölgede önemli konumda olan Çin, Hindistan ve Güney Afrika Cumhuriyeti ile de ilişkilerini iyi seviyede tutmaya gayret etmektedir.
Ekonomik Durum
Afrika’nın en büyük ekonomilerinden biri olan Kenya, jeostratejik konumu açısından da önemli bir ülkedir. 2015 yılında Dünya Bankası tarafından yayımlanan bir raporda, Kenya ekonomisinin Sahra altı Afrika ülkeleri arasında gelecek 15 yılda en hızlı büyüyen ekonomi olabileceği belirtilmiştir. Bu olumlu tabloya karşın ülkede halkın üçte biri yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır ve kişi başı ortalama yıllık gelir yaklaşık 2.000 dolardır.
Ülkede temiz su kaynaklarına ulaşabilen nüfusun oranı genel Afrika ortalamasına göre yüksek düzeyde olup, 2015 tahmini verilerine göre nüfusun %63,2’si temiz kaynaklardan su temin edebilmektedir. Bunun yanı sıra nüfusun sadece %30,1’i tam teçhizatlı sağlık hizmetlerinden yararlanabilmektedir. Ülke içerisinde ishal, hepatit, tifo, sıtma, humma ve kuduz çok sık görülen hastalıklar arasındadır. HIV virüsü taşıyanların sayısı, Afrika kıtasının geneline göre yüksek oranda olup, 1,6 milyon civarındadır. (2016)
Kenya genelinde 15 yaş ve üzeri nüfusun okuryazarlık oranı 2018 verilerine göre %81,5 düzeyindedir. Ülkede eğitim sisteminde 8+4+4 modeli uygulanmaktadır. Buna göre sekiz yıllık zorunlu ilköğretim süresinden sonra dört yıl lise, dört yıl da yüksek öğretim yapılmaktadır.
Kenya’nın maden kaynakları sınırlı olmakla birlikte, ülke zengin bir tarımsal altyapıya ve turizm potansiyeline sahiptir; ancak son yıllarda orman alanlarındaki azalma, toprak erozyonu ve endüstriyel kirlenme önemli sorun alanlarıdır. Önümüzdeki yıllarda en önemli problemlerden birinin su kaynaklarındaki azalma olacağı öngörülmektedir. Ormanların aşırı kullanımı, ülkenin kereste kaynaklarını son 30 yılda yarı yarıya azaltmıştır. Mevcut arazilerin tarıma ve diğer ekonomik faaliyetlere tahsis edilmesi, ülkenin geniş biyolojik çeşitliliğini azaltmaktadır. Orman varlığı bakımından zengin durumda olan Kenya, 35.000’den fazla hayvan türüne de ev sahipliği yapmaktadır.
Tarım alanında Afrika’nın önemli ülkelerinden olan Kenya’da yetiştirilen başlıca ürünler mısır, buğday, darı, çay, kahve, tütün ve pamuktur. Hayvancılık ve balıkçılık da ekonomide önemli bir yer tutmaktadır. Ülkenin doğal kaynakları arasında altın, yakut, mermer ve soda başta gelmektedir. En önemli sanayi kolları gıda, metalürji, kimya, dokuma, çimento ve petrol rafine tesisleridir.
GSYİH’nin yaklaşık %25’i tarım sektöründen sağlanmaktadır. Verimli tarım alanları ülkenin orta ve batı kısmında yer almaktadır; hayvancılık ise yarı kurak kuzey ve doğu bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Sanayinin GSYİH içindeki payı %15, hizmet sektörünün payı ise %65 civarındadır. Ülkenin ekonomik yapısında hizmetlerin payının diğer bölge ülkelerine kıyasla yüksek olmasında turizm sektörünün önemli rolü vardır. Hizmet sektörleri arasında iletişim, bankacılık ve turizm ön plana çıkmaktadır. Ticaret ve taşımacılık da yine hizmet sektörüne katkı sağlayan önemli alt sektörlerdir. Sanayileşme ülkenin önemli hedeflerinden biri olmakla birlikte, bugüne kadar bu alanda kayda değer bir ilerleme sağlanamamıştır.
Kenya dış ticarette son yıllarda durağan bir seyir izlemektedir. 2019’daki dış ticaret hacmi 6 milyar doları ihracat, 17 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 23 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Kenya’nın son yıllardaki en önemli dış ticaret partneri Çin’dir.
Türkiye-Kenya İlişkileri
Türkiye ile Kenya arasındaki ilişkiler olumlu düzeyde seyretmektedir. Türkiye’nin Afrika’ya yönelik açılımları yanı sıra Kenya’yı Afrika’daki öncelikli ülkelerden biri olarak görmesi de bunda rol oynamaktadır. Türkiye’nin Nairobi Büyükelçiliği 1968 yılından bu yana faaliyette olup Kenya’nın Ankara Büyükelçiliği de 2012 yılında hizmete girmiştir. İki ülke arasında bugüne kadar devlet başkanlığı düzeyinde pek çok ziyaret gerçekleşmiştir. 1996’da Arap Moi, 2009’da Abdullah Gül, 2014’te Uhuru Kenyatta ve 2016’da kalabalık bir bakanlar heyeti ile Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştirdiği ziyaretler bu kapsamda zikredilebilir.
Türkiye ile Kenya arasındaki ticari ilişkiler gelişme eğilimindedir ancak iki ülkenin ekonomik potansiyelleri dikkate alındığında dış ticaretteki mevcut seviye oldukça düşüktür. Önümüzdeki yıllarda iki ülke arasındaki ticaret hacminin ivme kazanması beklenmektedir. Türkiye 2020-2021 yılları için Kenya’yı hedef ülkelerden biri olarak belirlemiştir. 2000’li yılların başlarında birkaç milyon dolar gibi sembolik seviyede olan karşılıklı dış ticaret hacmi, 2019 yılında 209 milyon doları Türkiye’den Kenya’ya ihracat, 17 milyon doları ithalat olmak üzere toplam 226 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Kenya’ya ihraç edilen başlıca ürünler; makine, demir-çelik, elektronik eşya, hububat, plastik ürünler, mobilya ürünleri ve motorlu kara taşıtlarıdır. Kenya’dan ithal edilen başlıca ürünlerse; tütün, kahve, çay, yağlı tohum, kabuklu meyveler, canlı ağaçlar ve bitki türleridir.
Son dönemde artan dış politika öncelikleri arasında Afrika’nın öne çıkmasıyla birlikte Türkiye, Kenya için önemli bir kalkınma ortağı hâline gelmeye başlamıştır. Türkiye tarafından güvenlik, tarım, eğitim ve sağlık konularında yürütülen kapasite artırımı projelerine Kenya’dan katılım sağlanmaktadır. Bunlara ek olarak Kenya’ya Türk sivil toplum örgütleri tarafından da sağlık ve acil gıda yardımı başta olmak üzere çeşitli yardımlar yapılmaktadır. Ayrıca iki ülke arasında enerjiden güvenliğe, ekonomiden basın-yayına kadar toplam 10 anlaşma ve mutabakat muhtırası imzalanmıştır.
Müslümanların Durumu
Ülkedeki Müslüman azınlık, resmî verilere göre nüfusun %11-12’sini oluştursa da aslında bu oranın %25’ler civarında olduğu belirtilmektedir. Müslümanlar ülkede oldukça etkin ve güçlü bir konumdadır. Bu durum, ülkedeki Müslüman nüfus oranının yüksek olması yanı sıra Müslümanların ekonomik ve stratejik açıdan önemli kıyı bölgelerinde yaşıyor olmalarından da kaynaklanmaktadır. Yüzyıllardır ekonomik faaliyetin yoğun olduğu liman kentlerinde yerleşik bulunan Müslümanlar, bölgenin en eski ve sömürge dönemi öncesinde kültürel ve sosyal açıdan en etkili toplumudur. Zira Hint Okyanusu kıyısındaki sahil kesiminin yönetimi yüzyıllar boyunca tamamen Müslüman devletlerin kontrolünde kalmıştır.
Kenya kıyıları ile Arabistan arasında İslam öncesi dönemden itibaren var olan deniz ticaretine dayalı ilişkiler, İslam’ın bölgeye çok erken bir zamanda gelmesini sağlamıştır. Ekonomik ve dinî ilişkilerle gelişen etkileşim, evlilikler yoluyla Arap-Afrika karışımı olan Svahili kültür ve dilini ortaya çıkarmıştır. Bölgede 1200’lü yıllardan sonra halkı tamamen Müslüman olan kıyı kentleri kurulmuştur.
Bugün Kenya’daki Müslümanların büyük bölümü bu toprakların yerlisi olan siyahi halklardan olmakla birlikte, önemli orandaki Arap, Somali ve Hint kökenli topluluk, ülkedeki İslami kimliğin diğer renklerini oluşturmaktadır. Bu gruplar arasında, Somali asıllı olan kesim ülkede etnik gerilimin yükseldiği her dönemde hedef hâline gelmekte ve ciddi zarar görmektedir. Kuzey bölgelerinde, Somali sınırına yakın yerlerde yaşayan bu azınlığı kendisi için tehdit olarak gören Kenya yönetimleri, bu gruplara her zaman kuşkuyla bakmıştır. Kenya’da ayrıca çok az sayıda Şii nüfus da vardır.
Ülkede Müslümanları temsil eden çok sayıda üst yapı kurumu bulunmaktadır. Bunlar arasında, 1968 yılında kurulan Kenya Müslümanları Ulusal Birliği en eski olanıdır. Bu grup kuşatıcı olmaktan ziyade maddi olarak bazı Arap ülkelerine bağımlı bir oluşumdur. 1973 yılında kurulan Kenya Müslümanları Yüksek Konseyi ise müftülük görevine benzer bir temsil misyonu yürütmektedir. Bu konsey, 1979 yılında devlet tarafından Kenya Müslümanlarının tek resmî otoritesi olarak kabul edilmiştir. Kenya devleti ayrıca hukuki rehberlik için bir “Başkadı” atamaktadır. Kadı, Kenya devlet başkanının Müslümanlarla ilişkilerinde danışmanı ve yardımcısı görevindedir. Müslümanların kendi aile ve miras hukuku davaları için 1963 yılından bu yana faaliyette olan, resmî olarak tanınmış bir mahkemeleri de vardır. Mahkemenin yetkisi, evlenme, boşanma ve miras davalarında her iki tarafın da Müslüman olması durumunda geçerlidir.
Kenya’da Müslümanlar devlet kademelerinde ve siyasette, nüfuslarına kıyasla eksik temsil hakkına sahiptir. Milletvekili düzeyinde parlamentodaki oranları %10 civarındadır. Geçmişte çok daha kötü olan bu oran son yıllarda biraz olsun düzelmiştir. Ülkede kiliseler tarafından çalıştırılan 20 özel üniversiteye karşılık, Müslümanların tek bir üniversitesi vardır.
Ülkedeki İslami kurumların çoğu kıyı şehirlerinde kurulmuştur. Mescitlerin büyük bölümü, okul ve medreseler, sağlık kurumları ağırlıklı olarak bu bölgelerde yoğunlaşmıştır; dolayısıyla ülkenin iç kesimlerinde yaşayan Müslümanlarla kıyı şeridindeki Müslümanlar arasında gerek eğitim gerekse sosyal imkânlar açısından ciddi farklar bulunmaktadır.
1991 yılından sonra, Somali iç savaşından kaçan binlerce sığınmacının Kenya’nın kuzeydoğu kesimlerine yerleşmesi, silahlı grupların bölgeye girmesinden çekinen yöneticilerle Kenya’nın yerlisi olan Somali asıllı azınlığı karşı karşıya getirmiş ve zaten sıkıntılı olan Somali-Kenya ilişkileri daha da gerilmiştir. 2000’li yıllarda Somali’deki şiddet olayları sebebiyle yüz binlerce sivil Kenya’ya sığınmış, bu durum sadece sığınmacılar için değil, Kenya’nın yerlisi olan Müslüman azınlık için de sıkıntılı bir süreci başlatmıştır. Kenya’daki şiddet eylemlerini gerçekleştiren kişilerin genellikle ülke dışından gelen yabancılar olduğu ve Kenyalı Müslümanların bu tür gruplara çok fazla itibar etmediği bilinse de bu durum onların bu olaylardan zarar görmesini engellememektedir.
Ülkedeki Müslümanların en önemli şikâyeti, son yıllarda dozu giderek artan ayrımcı politikalardır. Kenya’da her türlü dinî ayrımcılık yasak olmakla birlikte, 1998 yılında ABD büyükelçiliğine düzenlenen bombalı saldırılar, olayla ilgileri bulunmasa da Müslümanlara yönelik bakışın değişmesinde yeni bir dönüm noktası olmuştur. Eylemleri yapan kişiler Kenyalı olmadığı hâlde, ülkede Müslümanlara ait bazı sivil toplum kuruluşları kapatılmış, birçok kişi gözaltına alınmıştır. 11 Eylül sonrasında da Müslümanları marjinalleştirmeye yönelik girişimler hız kazanmıştır. 2002 yılında Kenya’da İsrail hedeflerine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırılar el-Kaide’nin ülkedeki varlığını açıkça göstermiş, bu durum ABD’nin buradaki istihbarat operasyonlarının artmasına sebep olmuştur. Bu olaylarda da Kenyalı Müslümanların rolü olmadığı hâlde, çok sayıda Müslüman gözaltına alınmış, birçoğu Somali, Etiyopya veya Guantanamo’ya kaçırılmıştır.
Kenya’nın ülke olarak içinde bulunduğu genel insani sorunlardan Müslüman azınlık da ciddi biçimde etkilenmektedir. Ülkedeki fakirlik, işsizlik, yolsuzluk ve etnik gerilimler, Müslüman topluluk içindeki bütünlüğü zedeleyen önemli faktörlerdir. Özellikle Müslüman toplumun kendi içinde yaşadığı etnik bölünmüşlük, yerel düzeydeki diğer bölünmeleri de beraberinde getirmiştir. Buna ilave olarak Kenya’daki değişik fikrî akımların birbirlerini tekfir eden yaklaşımları da önemli bir sorun alanıdır.
Genel durumdaki olumsuzlukların yanı sıra ülkenin kuzeydoğusunda, kırsal kesimlerde yaşayan Müslümanların kendilerine özgü sorunları da bulunmaktadır. En önemli sorun da bu kişilerin Kenya yönetimi tarafından “yabancı” olarak görülmeleridir. 1980’lerde kuzey bölgelerinde etnik kökene dayalı bir politika yürüten Kenya yönetimi, bu bölgedeki Somali asıllı Müslümanların büyük bölümünü sınır dışı etmiştir. İnsani gelişmişlik endeksinde Müslümanların yaşadığı bu bölgelerdeki olumsuzluk Kenya’nın diğer yerlerine göre %70 daha fazladır. Eğitim alanında da Müslümanların yaşadığı iç ve kuzey bölgelerde hükümetin politikalarından kaynaklanan ayrımcı uygulamalar gözlenmektedir.