Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Kongo Demokratik Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Parlamenter Demokrasi |
Bağımsızlık Tarihi | 30 Haziran 1960 (Belçika’dan) |
Başkent | Kinşasa (9.4 milyon) |
Yüzölçümü | 2.344.458 km2 |
Nüfusu | 85.6 milyon (2019) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | Pek çok farklı etnik gruptan oluşan ülkede nüfusun yaklaşık yarısını Kongo, Mongo, Luba, Mangbetu-Azande kabileleri oluşturmaktadır. |
İklimi | Ülke genelinde tropikal iklim hakim olup, ekvator bölgesindeki nehir havzaları sıcak ve nemli, doğu ve güney bölgeleri daha kuru ve soğuktur. |
Coğrafi Konumu | Orta Afrika’nın ortasında yer almaktadır. |
Komşuları | Angola (2.646 km), Zambiya (2.332 km), Orta Afrika Cumhuriyeti (1.747 km), Kongo (1.229 km), Uganda (877 km), Güney Sudan (714 km), Tanzanya (479 km), Burundi (236 km), Ruanda (221 km), kıyı şeridi (32 km). |
Dil | Fransızca, Lingala, Svahili, Kikongo, Çiluba |
Din | %70 Hristiyan, %10 Müslüman, %10 Kimbanguist, %10 Yerel inançlar ve diğerleri |
Ortalama Yaşam Süresi | 58.1 yıl (2018) |
Okuma-Yazma Oranı | %77 (2016) |
Para Birimi | Kongo Frangı |
Millî Gelir | 42.692 milyar dolar (2018 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 478 dolar (2017 IMF) |
İşsizlik Oranı | %11 (2017) |
Enflasyon Oranı | %41.5 (2017) |
Reel Büyüme Hızı | %3.4 (2017) |
Yoksulluk Oranı | %63 (2014) |
İhracat Ürünleri | Bakır, kobalt, ham petrol, elmas, kalay, ağaç ve ağaç ürünleri |
İthalat Ürünleri | İlaç, petrol yağları, inşaat malzemeleri, kümes hayvanı eti, motosiklet, telefon cihazları, motorlu taşıtlar |
Başlıca Ticaret Ortakları | Çin, Zambiya, Suudî Arabistan, Güney Kore, Belçika, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hindistan, Fransa |
Ülke Tarihi
Kongo Demokratik Cumhuriyeti topraklarının bilinen ilk yerlileri olan Bantular bölgeye M.Ö. ilk bin yıl içerisinde gelmiş, ardından Pigme topluluğu da Kongo havzasına yerleşmiştir. Bantuların alt kollarından olan Lubaların 5. Yüzyılda kurduğu Mulopwe İmparatorluğu 16. Yüzyıla kadar varlığını devam ettirmiştir.
15. yüzyıldan itibaren Avrupalı sömürgeciler Afrika topraklarına yönelmişlerse de, Orta Afrika’da bulunan bölge zorlu ulaşımı ve coğrafyası sebebiyle Afrika kıyılarına oranlar çok daha geç bir dönemde sömürgeleştirilebilmiştir. Bununla birlikte bölge, köle ticareti açısından erken dönemden itibaren önemli bir işlev görmüştür. İlk olarak Portekiz’in etki alanına giren Kongo havzasına, ilerleyen yüzyıllarda İngiltere, İtalya, Fransa, Hollanda ve Almanya’nın da ilgisi olmuş ancak 19. Yüzyılın ikinci yarısındaki Belçika hakimiyetine kadar diğer Avrupa ülkelerinin bu bölgedeki etkileri sınırlı düzeyde kalmıştır. 1870 yılından itibaren Belçika Kralı II. Leopold’un özel ilgisi sebebiyle İngiliz ve ABD’li seyyahlar aracılığıyla bölgede uzun yıllar süren fizibilite çalışmaları gerçekleştirilmiş ve Kongo topraklarında adım adım Belçika hakimiyeti tesis edilmiştir. Bu süreçte bölgedeki Müslüman unsurlarla da işbirliğine gidilmiş, özellikle Tippo Tip lakaplı Hâmid b. Muhammed b. Cum‘a el-Mürcibî’den yardım alınmıştır. 1885 yılında Belçika kontrolünde bir Bağımsız Kongo Devleti kurulmuş, 1908 yılında ise bölge resmen sömürgeleştirilmiştir.
Yarım yüzyılı aşkın bir süre Belçika sömürgesi olarak varlığını sürdüren Kongo topraklarında altın, elmas, bakır ve kobalt gibi pek çok değerli madenin üretiminden elde edilen zenginlikler Belçika’ya aktarılmıştır. II. Dünya Savaşı’nın ardından kıtada başlayan bağımsızlık dalgası ile birlikte 30 Haziran 1960 tarihinde Kongo Cumhuriyeti adı ile bağımsızlık ilan edilmiştir. İç karışıklıklarla geçen ilk yılların ardından 1965 yılında ülke yönetimine el koyan General Joseph-Désiré Mobutu, 1997 yılına kadar otuz yılı aşkın bir süre ülkeyi yönetmiştir. Bu dönemde ülkenin adını Zaire, sömürge döneminde Leopoldville olarak değiştirilen başkentin adını da Kinşasa olarak değiştiren Mobutu, başka pek çok şehrin isminde değişikliğe gitmiş, kendi adını da Mobutu Sese Seko olarak değiştirmiştir. Yönetimi boyunca genel olarak Afrikalılık siyaseti güden Mobutu, 1997 yılında Laurent Désiré Kabila ile girdiği iktidar mücadelesini kaybederek ülkeyi terk etmiş ve aynı yıl Fas’ta ölmüştür. Ülkede 1996 yılında başlayan ve ilki 1996-97, ikincisi 1998-2003 yılları arasında gerçekleşen Kongo İç Savaşı, yakın tarihin en kanlı savaşlarından biri olarak kayıtlara geçmiştir. Her ne kadar Kongo Demokratik Cumhuriyeti toprakları içerisinde gerçekleştiği için bir iç savaş olarak anılsa da, aslında savaşa Ruanda, Angola, Zimbabve, Çad, Namibya gibi bölge ülkeleri de müdahil olmuştur. 2003 sonrasında da çatışmaların devam ettiği savaşta, kesin rakamlar bilinmemekle birlikte ölü sayısını 5 milyona kadar çıkartan kaynaklar bulunmaktadır. Kabila’nın 18 Ocak 2001’de uğradığı suikastte hayatını kaybetmesi üzerine yerine geçen oğlu Joseph Kabila döneminde iç savaş resmiyette sona ermiş, 2019 yılı Ocak ayına kadar görevde kalan Kabila 18 yıl ülkeyi yönetmiştir.
Siyasî Yapı
İdari olarak 26 bölgeye ayrılan Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde, devlet başkanı beş yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. Hükümetin başında başbakan yer almakta, başbakan ve kabine cumhurbaşkanı tarafından belirlenmektedir. Yasama organı 108 üyeli senato ve 500 üyeli ulusal meclis olmak üzere iki kanatlı parlamentodur. Senato üyeleri il meclisleri tarafından seçilmekte, ulusal meclisin 439 üyesi çok adaylı doğrudan seçimle, 61 üyesi ise tek adaylı seçimle çoğunluk oyuna göre belirlenmekte ve her iki kanatta da üyeler beşer yıllığına görev yapmaktadır. Ülkede son senato seçimleri 2007 yılında, son ulusal meclis seçimleri ise 2011 yılında yapılmış, daha sonra yapılması gereken seçimler ise ertelenmiştir. Yine aynı şekilde 2016 yılında gerçekleştirilmesi gerektiği halde ertelenen cumhurbaşkanlığı seçimleri ise ancak 30 Aralık 2018 tarihinde gerçekleştirilmiştir. 10 Ocak 2019’da seçimin galibinin Félix Tshisekedi olduğu ilan edilmiş ve böylece 24 Ocak 2019 tarihi itibariyle Tshisekedi ülkenin yeni devlet başkanı olarak göreve başlamıştır. Bu aynı zamanda 18 yıl süren Joseph Kabila döneminin de sona erdiği anlamına gelmektedir.
Ekonomik Durum
Demokratik Kongo Cumhuriyeti, yeraltı ve yerüstü kaynaklar bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Toplam uzunluğu 4 bin kilometreyi Kongo Nehri, yalnızca ülke için değil kıta için de önemli bir su kaynağı olup, hidroelektrik enerji ve orman varlıkları açısından oldukça geniş imkanlar sunmaktadır. Tropikal iklimi ve geniş nehir havzası sayesinde DKC, orman zenginliği bakımından dünyanın önemli ülkeleri arasında yer almaktadır. Öte yandan volkanik bölgeler ve tektonik hareketlerin de etkisiyle ülke zengin bir mineral ve maden rezervine sahiptir. Başta bakır olmak üzere ülkede bol miktarda elmas, altın, petrol, koltan, çinko, kalay, kobalt, kadmiyum, uranyum, tantal, germanyum, niyobyum ve manganez bulunmaktadır.
Bütün bu zenginliklerine karşın DKC, halihazırda dünyanın en yoksul ülkelerinden biri konumundadır. Kronikleşen yoksulluk sorunu 85 milyonluk nüfusun çok büyük bir bölümünü doğrudan etkilemekte ve halkın %60’tan fazlası yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Ülkenin bugün içinde bulunduğu olumsuz koşulları hazırlayan nedenlere bakıldığında, 1960 yılındaki bağımsızlığa kadar devam eden Belçika sömürgeciliği başta olmak üzere, bağımsızlık sonrası dönemde devam eden dış müdahaleler nedeniyle bir türlü çözülemeyen siyasî kaos, ekonomik istikrarsızlık, çatışma ve iç savaş ortamı, yolsuzluk ve kayıt dışı ekonomi, eğitimsizlik ve nitelikli iş gücü yetersizliği gibi gerekçeler zikredilebilir. Bu nedenle, 1960’larda kıtanın ikinci büyük endüstrisi olmasına, 1980’lerde endüstriyel elmas üretiminde dünya dördüncüsü olmasına ve sahip olduğu onca yeraltı ve yerüstü kaynağa karşın DKC, dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olmaya devam etmekte, sahip olduğu zenginlikler de birkaç çokuluslu şirket ve küresel aktörler eliyle Batılı devletlere aktarılmaktadır.
Ülke ekonomisi temelde tarıma dayalıdır. Nüfusun yaklaşık %70’i kırsal alanda yaşamakta, geçimlik tarım halkın en önemli ekonomik faaliyeti olarak gözükmektedir. Ülkede yetiştirilen başlıca ürünler kahve, kakao, şeker pancarı, muz, yerfıstığı, mısır, manyok, çay ve kauçuktur. Öte yandan ağaç ve ağaç ürünleri de bu kapsamda sayılabilir.
Madencilik ve enerji sektörü, ülkenin sahip olduğu zengin rezervlere rağmen sınırlı bir etkinliğe sahiptir. Elmas, bakır, ham petrol ve kobalt dış ticaretin taşıyıcı kalemleri konumunda olup, son yıllarda elmas ticareti alanında yapılan yasal düzenlemelerle bu alandaki tekelciliğin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
Dış ticaret verilerine bakıldığında da, ülkenin potansiyelinin altında olduğu görülmektedir. Son yıllarda dış ticaret hacmi 10 ila 20 milyar dolar aralığında seyretmekte olup 2017 yılında 10.8 milyar doları ithalat, 10.9 milyar doları ihracat olmak üzere toplam dış ticaret hacmi 21.7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Başlıca ihracat kalemleri bakır, ham petrol, elmas, kobalt, kalay ve ağaç ürünleri; başlıca ithalat kalemleri ise ilaç, petrol yağları, inşaat malzemeleri, kümes hayvanı eti, telefon cihazları ve motorlu taşıtlardır. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin dış ticaretteki en önemli partneri ihracatın %40’tan fazlasını ve ithalatın %20’sini gerçekleştirdiği Çin’dir. Ülkenin diğer ticaret ortakları ise Zambiya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Güney Kore, Suudî Arabistan, Belçika, Hindistan’dır.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler, ülkemizin son yıllarda Afrika kıtasına yönelik artan ilgisine paralel olarak gelişim göstermektedir. Türkiye’nin 1974 yılından bu yana faaliyette olan Kinşasa Büyükelçiliği’ne karşılık, DKC’nin Ankara Büyükelçiliği de 2011 yılında hizmete açılmıştır. İki ülke arasında gelişen ilişkiler karşılıklı üst düzey ziyaret ve toplantılara da yansımıştır. 2010 yılında Cumhurbaşkanı sıfatıyla Abdullah Gül’ün Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne gerçekleştirdiği ziyaretin yanı sıra, 2017 yılında DKC Başbakan Yardımcısı Leonard She Okitundu da ülkemizi ziyaret etmiştir. Yine 2014 ve 2016 yıllarında Dışişleri Bakanlıkları arasında karşılıklı olarak gerçekleştirilen Siyasi İstişare Toplantıları da ilişkilerin güçlendirilmesine katkı sağlamıştır. Öte yandan Türkiye, bağımsız vakıf ve dernekler olmak üzere, gerek kamu, gerek sivil toplum kuruluşları aracılığıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne insani yardım ve kalkınma alanında çeşitli düzeylerde katkılar sunmaktadır.
İki ülke arasındaki ticarî ilişkiler 2000’li yılların başlarından itibaren gelişim göstererek artış trendine girmişse de, son yıllarda bu alanda dalgalı bir seyir takip edilmektedir. 2008 yılında 9 milyon dolar seviyesindeki ticaret hacmi, 2014 yılında 239 milyon dolarla en yüksek seviyesine ulaşmış, ancak takip eden süreçte her yıl azalarak 2017 yılında 27 milyon doları ihracat, 9 milyon doları ithalat olmak üzere 36 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden ithal ettiği başlıca ürünler bakır, hurda gemi, hububat ve baklagillerin kepek ve kalıntıları, ağaç ve altın; başlıca ihracat kalemleri ise kümes hayvanı eti, makarna ve ambalajlı gıdalar, mayalar, izole tel ve kablolar, enzimler, zirai ilaçlar ve kükürttür.
Müslümanların Durumu
Demokratik Kongo Cumhuriyeti topraklarının İslamiyet’le ilk tanışması henüz 7. yüzyılın ikinci yarısında Çad bölgesine yönelen İslam ordularının akınları ile gerçekleşmiştir. Bu dönemde Müslümanlar ülkenin kuzey bölgelerine kadar ilerlemişlerse de, takip eden süreçte bu ilişkinin devamlılığı sağlanamamıştır. Sudan bölgesinde kurulan hanedanlıklar aracılığıyla özellikle 11. yüzyılda ülkenin kuzey bölgelerinin İslamiyet’le temasının olduğu da bilinmektedir. Ülke topraklarında İslamiyet’in yaygınlık kazanması ise ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında Doğu Afrika bölgesinden kıtanın içlerine doğru ilerleyen Müslüman tüccarlar aracılığı ile mümkün olabilmiştir. 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren Doğu Afrika’dan, ilerleyen yıllarda ise Mısır ve Sudan’dan bölgeye yönelen Müslümanların etkisiyle, yüzyılın ikinci yarısında İslamiyet hızlı bir şekilde yayılmıştır. İslamiyet’in bu dönemde artan etkinliği yüzyılın sonlarında Belçika’nın bölgeyi sömürgeleştirmesi ile sona ermiş, Belçika hakimiyeti boyunca bölge Müslümanları eğitim, siyaset, ticaret, dinî yaşam ve günlük hayat pratikleri gibi pek çok alanda ciddi baskılara maruz kalmışlardır. 1920’li yıllardan itibaren çeşitli alanlarda varlık göstermeye başlayan Müslümanlar, çocuklarını dinî eğitim için kuzeyde Mısır, batıda ise Tanzanya bölgesine göndermiş, 1960 yılında kazanılan bağımsızlığın ardından da bu bölgelerle kurulan ilişkiler artarak devam etmiştir. Öte yandan, özellikle 2. Dünya Savaşı yıllarından itibaren Senegal, Mali, Çad ve Nijerya’dan gelen Müslüman göçmenlerle birlikte ülkedeki Müslümanların sayısı daha da artmıştır.
Günümüzde Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yaşayan Müslümanların sayısı 10 milyon civarındadır ve bu sayı genel nüfusun %10-15’lik bir kesimini oluşturmaktadır. Sömürge döneminde Hristiyanlaştırılan ülkede Müslümanlar ikinci en kalabalık dini grubu oluşturmalarına karşın, ülke siyasetinde temsil edilme oranları %1 gibi son derece sınırlı rakamlarda seyretmektedir. Müslümanların büyük bir bölümü Sünnî olmakla birlikte, küçük bir Şiî azınlık ve yanı sıra Ahmediye grubu takipçileri de bulunmaktadır. Ülkede Müslümanlara ait ilk ve orta seviyede 800 civarında eğitim kurumu bulunsa da, üniversite, hastane, medya organı gibi daha büyük ölçekli kurumsal yapılar henüz bulunmamaktadır.
Eğitim alanında yaşanan sorunların dışında Müslümanların en önemli sorunlarından biri, ülkenin temel problemi olan yoksulluk ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sorunlardır. Çatışma ve siyasi kaosun devam ettiği ülkede, “Orta Afrika’nın El-Kaidesi” benzetmesi yapılan ADF-Nalu gibi silahlı örgütlerin varlığı da Müslümanlar açısından sıkıntı doğurmaktadır. Öte yandan ülke Müslümanları içerisinde sufî-selefî guruplar arasındaki gerilimli ortam da, küresel aktörlerin İslam coğrafyasında yaygın olarak başvurdukları etnisite ve mezhep temelli çatışma ortamının burada da sahnelenmek isteneceğini düşündürtmektedir.