Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Küba Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Komünist tek parti yönetimi |
Bağımsızlık Tarihi | 20 Mayıs 1902 |
Başkent | Havana (2.1 milyon) |
Yüzölçümü | 109.880 km2 |
Nüfusu | 11.2 Milyon (2020) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %64 Beyaz, %27 Melez, %9 Siyahi |
İklimi | Ülke genelinde tropikal iklim hakim olup, Kasım-Nisan ayları arasında kurak, Mayıs-Ekim ayları arasında yağışlıdır. |
Coğrafi Konumu | Karayipler’de bir ada ülkesi olan Küba, Atlantik Okyanusu’nda ABD’nin 150 km kadar güneyinde yer almaktadır. |
Komşuları | Bir ada ülkesi olan Küba’nın hiçbir ülkeye kara sınırı bulunmayıp, kıyı şeridi toplamda 3.735 km’dir. |
Dil | İspanyolca |
Din | %59 Hristiyan, %23 Dinsiz, %17 Yerel İnançlar, %1 Diğer |
Ortalama Yaşam Süresi | 79.2 Yıl (2020) |
Okuma-Yazma Oranı | %99.8 (2015) |
Para Birimi | Küba Pesosu |
Millî Gelir | 105.354 Milyar Dolar (2019 BM) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 9.296 Dolar (2019 BM) |
İşsizlik Oranı | %1.5 (2020) |
Enflasyon Oranı | %4.2 (2020) |
Reel Büyüme Hızı | %2.2 (2018) |
Yoksulluk Oranı | Bilinmiyor |
İhracat Ürünleri | Şeker pancarı, tütün, nikel, etil alkol, çinko, kurşun, kabuklu hayvanlar, odun kömürü, petrol yağları |
İthalat Ürünleri | Petrol yağları, kümes hayvanı eti, ham petrol, buğday, süt ve krema, mısır, motorlu taşıtlar, telefon cihazları |
Başlıca Ticaret Ortakları | Kanada, Çin, İspanya, Almanya, Meksika, İtalya, ABD |
Ülke Tarihi
Küba’nın bilinen ilk yerleşimcileri Güney Amerika’dan bölgeye gelen Guanahatabey ve Kiboni kabileleridir. 1492 yılında Kristof Kolomb’un işgali ile İspanya toprağı ilan edilen Küba’da 16. yüzyılın başlarından itibaren İspanyol kolonileri kurulmaya başlanmıştır. Yaklaşık üç asır İspanyollar tarafından sömürülen Küba’da, bu süre zarfında uygulanan vahşi politikalar sebebiyle yerli nüfus tükenme noktasına gelmiş, 18. yüzyılın ortalarından itibaren nispi iyileştirmeler yapılmıştır. Bu süreçte önce Afrika’dan daha sonra Meksika ve Çin’den çalıştırılmak üzere getirilen işçilerle birlikte Küba’da melez bir demografik yapı oluşmuştur. Bu yüzyıllar boyunca Küba, İspanya için tütün, şekerkamışı ve hayvan ticareti açısından önemli bir sömürge bölgesi olarak kullanılmıştır.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bölgede İspanyolların etkinliği azalmaya, ABD’ninse artmaya başlamış ve İspanyollara karşı sürdürüle bağımsızlık mücadelesi hız kazanmıştır. 1868-1878 yılları arasında devam eden On Yıl Savaşları’nın ardından imzalanan Zanjon Antlaşması ile bu yönde önemli bir atılmıştır. 1895 yılında sürgündeki lider Jose Marti’nin liderliğinde başlayan bağımsızlık hareketi, İspanya’nın adaya asker çıkarmasına yol açmış, bu süreçte ABD bir gemisinin batırılması olayını gerekçe göstererek İspanya’ya savaş ilan etmiştir.
İspanya’nın mağlubiyeti ile sonuçlanan savaşın ardından imzalanan Paris Antlaşması ile Küba ABD’nin kontrolü altına girmiş, 20 Mayıs 1902’de imzalanan Platt Antlaşması ile de Küba ABD’nin kontrolünde bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlık sonrası süreçte Küba, sömürge sonrası süreçlerin getirdiği meselelerle yüzleşmiş, bir taraftan ABD’nin müdahaleci yaklaşımı bir taraftan baskıcı yönetimler, işsizlik ve yoksullukla karşı karşıya kalmıştır.
1933 yılında gerçekleştirilen ABD destekli darbe ile yönetimi ele geçiren Fulgencio Batista, 1933-1940 yılları arasında defakto olarak ülkeyi yönetmiş, 1940 yılında başkan seçilerek dört yıl iktidarda kalmıştır. Bu tarihte emekliye ayrıldığını açıklayarak ülkeyi terk eden Batista, 1952’de yeniden yönetimi ele geçirmiş ve 1 Ocak 1959’da Fidel Castro liderliğindeki Küba Devrimi’ne kadar ülkeyi yönetmiştir.
Castro liderliğinde Küba, sosyalist bir çizgiye kayarak SSCB ile yakınlaşmış, 1960’da Küba’ya yerleştirilen Sovyet füzeleri sebebiyle ABD ile SSCB arasında baş gösteren krizde SSCB lideri N. Krusçev’in geri adım atması Küba ile Sovyetler Birliği arasındaki ilişkilerde nispi bir bozulmaya yol açmışsa da devam etmiştir. 1970’lerden itibaren, ülkede siyasal ve ekonomik alanlarda atılan adımlarla belirgin bir toparlanma gerçekleşmiş, 90’lardan itibaren ülke Çin, AB ve Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek suretiyle yeni pazarlara ve yeni müttefiklere yönelmiştir. 2006 yılında Fidel Castro’nun iktidarı kardeşi Raul Castro’ya devretmesinden sonraki süreçte ABD ile ilişkilerde de yakınlaşma artmıştır.
Siyasî Yapı
Küba tek parti rejimine dayalı komünist bir devlet anlayışına sahiptir. 1959 yılında gerçekleşen “komünist devrim” ile devlet yönetiminin başına geçen Fidel Castro 2008 yılına kadar yaklaşık yarım yüzyıl ülkeyi yönetmiş, bu tarihte de yerini kardeşi Raul Castro’ya bırakmıştır. 2018 yılı Nisan ayına kadar 10 yıl görevde kalan 86 yaşındaki Raul Castro, görev süresinin dolmasının ardından devlet başkanlığı görevini bırakmışsa da Komünist Parti Genel Sekreterliği görevini 2021 yılına kadar sürdüreceğini açıklamıştır. Castro’nun görev süresinin dolmasının ardından meclis 31 kişilik devlet konseyini seçmiş, bu konsey de yeni devlet başkanı olarak Miguel Diaz-Canel’i belirlemiştir. Diaz-Canel Ekim 2019’dan bu yana başkanlık görevini sürdürmektedir.
Ülkede yeni anayasa Şubat 2019’da gerçekleştirilen referandumun ardından Nisan 2019’da yürürlüğe girmiştir. Küba, dünyada sosyalist yönetim anlayışı ile yönetildiği kabul edilen son ülkelerden biri konumundadır. Komünist Parti Genel Sekreteri siyasî açıdan devlet yönetiminin zirvesini temsil etmektedir. Devlet Başkanı aynı zamanda hükümetin de başı olup, devlet konseyi tarafından beş yıllığına belirlenmektedir ve herhangi bir yıl sınırlaması yoktur. Ülkede tek siyasî parti Komünist Parti’dir. 605 üyeli ulusal mecliste sandalye sayısının 2023 seçimlerinden itibaren 474’e düşürülmesi kararlaştırılmıştır. Milletvekilleri 5 yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle göreve gelirler. Ülke idarî olarak 16 bölgeye ayrılmıştır.
Ekonomik Durum
Küba ekonomisi, sosyalist yönetim anlayışı sebebiyle %80 oranında devlet kontrolündedir. Son yıllarda belirgin bir reform ve serbestleşme süreci yaşanmış, bu da özel sektörün ekonomideki payının artmasını beraberinde getirmiştir. 1990’lı yılların başlarında Sovyetler Birliği’nin çöküşüne kadar dış ticaretinin %80’den fazlasını bu ülkeye gerçekleştiren Küba, son çeyrek yüzyılda ekonomisini çeşitlendirme arayışı içerisine girmiştir.
Ekonominin taşıyıcı sektörlerinden biri tarımdır. Şeker kamışı, tütün, pirinç, kahve, turunçgiller başlıca tarım ürünleri olmakla birlikte, ülkenin gıda ihtiyacı halen büyük oranda ithalatla sağlanmaktadır. Bir ada ülkesi olması sebebiyle balıkçılık ve geleneksel bir geçim kaynağı olan hayvancılık da önemli geçim kaynaklarındandır.
Ülke doğal kaynaklar bakımından zengindir. Özellikle nikel ve kobalt rezervleri ülke ekonomisi açısından büyük önem taşımakta olup, Küba nikel üretimi ve tedariği bakımından dünyada ilk sırada gelmektedir. Dünyadaki nikel üretiminin %6’sı, kobalt üretiminin ise %10’u Küba’da yapılmaktadır.
Küba ekonomisi açısından önem taşıyan bir diğer sektör ise turizmdir. Ülke sahip olduğu doğal güzelliklerle tatil turizmi açısından ilgi görmekte, ayrıca sağlık turizminde de dünyadaki önemli noktalardan biri kabul edilmektedir.
Ülkenin dış ticaret hacmi son yıllarda 10 milyar dolar seviyesinin altında seyretmekte olup, son olarak 2019 yılında 1.5 milyar doları ihracat, 5.2 milyar doları ithalat olmak üzere toplam 6.7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Başlıca ihracat kalemleri şeker pancarı, tütün, nikel, etil alkol, çinko, kurşun, kabuklu hayvanlar, odun kömürü ve petrol yağlarıdır. İthalat ürünleri ise; petrol yağları, kümes hayvanı eti, ham petrol, buğday, süt ve krema, mısır, motorlu taşıtlar ve telefon cihazlarıdır. Dış ticarette başlıca partner ülkeler; Çin, İspanya, Kanada, Almanya, Meksika, İtalya ve ABD’dir.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile Küba arasındaki ilişkiler, kültürel, tarihî, coğrafî ve siyasî uzaklıklar sebebiyle günümüze kadar sınırlı düzeyde seyretmiştir. Bununla birlikte iki ülke ilişkilerinde herhangi bir diplomatik problem de yaşanmamaktadır. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın 2015 yılında Küba’ya gerçekleştirdiği ziyaret, iki ülke arasında devlet başkanlığı düzeyindeki ilk ziyaret olarak kayıtlara geçmiştir. Ziyarette ayrıca bakanlıklar düzeyinde ikili temaslar da gerçekleştirilmiştir. 2017 yılında Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez Parrilla’nın ülkemize gerçekleştirdiği ziyaret de Küba’nın ülkemize en üst düzey ziyaretidir. Türkiye iki ülke arasındaki ilişkilere yönelik iyi niyetinin göstergesi olarak, her yıl BM’de oylanan ABD ambargosunun kaldırılmasına yönelik oylamada Küba lehine oy kullanmaktadır.
İki ülke arasındaki ticarî ilişkiler de sınırlı düzeyde seyretmektedir. Son yıllarda giderek artan karşılıklı ticaret hacmi, 2019 yılında 42.8 milyon doları Türkiye’den Küba’ya ihracat, 11.8 milyon doları ithalat olmak üzere toplamda 54.6 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Küba’ya ihraç edilen başlıca ürünler buğday, işlenmemiş alüminyum, temizlik ürünleri, inşaat malzemeleri, mensucat ürünleri ve plastik eşyadır. Küba’dan ithal edilen başlıca ürün odun kömürü olup diğer önemli kalemler etil alkol, tütün ve ilaçtır.
Müslümanların Durumu
Küba’da İslamiyet’in sömürge hareketlerinden de önceye dayandığı yönünde tahminler bulunsa da, bu tahminlerin doğrulanması henüz mümkün olmamıştır. Yine de İslamiyet’in Amerika kıtasındaki pek çok bölgede yüzyıllar öncesine dayanan varlığının Küba’da da benzer şekilde gelişmiş olması şaşırtıcı sayılmayacaktır.
Küba’da yaklaşık yarım yüzyıldır devam eden komünist rejim, dinî yaşama ilişkin pratikleri ciddi anlamda sekteye uğratmışsa da, son yıllarda bu alanda belirli bir açılım sağlandığı gözlemlenmektedir.
Günümüzde Küba’da 5 bin civarında Müslüman yaşamaktadır ki, bu sayı genel nüfus içerisinde çok küçük bir azınlığa tekabül etmektedir. Bununla birlikte son yıllarda devlet yönetiminin inanç özgürlüğü hususunda attığı küçük adımlar dahi Küba toplumunun İslamiyet’e olan ilgisini arttırmaya yetmiştir. Bu ilgi son yıllarda ülkede bir cami ve Müslümanların dinî yaşantılarıyla ilgili ihtiyaçlarını karşılayacak bir merkezin inşa edilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Türkiye’nin de yapımı için inisiyatif almaya hazır olduğunu duyurduğu caminin önümüzdeki yıllarda inşa edileceği resmî organlarca ilan edilmiştir. Halihazırda başkent Havana’da bulunan ve 1940’lı yıllarda bölgede yaşayan zengin bir Arap Müslümana ait ev Cuma namazları için kullanılmaktadır. Her hafta yaklaşık 100 kişilik bir cemaatin toplandığı ev “Arap Evi” olarak bilinmektedir. Bunun dışında yine Havana’da Küba Müslümanları tarafından kurulan “Küba İslam Birliği” ve “İslam Merkezi” adlı iki küçük oluşum daha bulunmaktadır.