Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Macaristan Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Parlamenter demokrasi |
Bağımsızlık Tarihi | 16 Kasım 1918 |
Başkent | Budapeşte (1,8 milyon) |
Yüzölçümü | 93.028 km2 |
Nüfusu | 9,8 milyon (2021) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %93 Macar, %7 diğer (Roman, Sırp, Alman, Slovak, Hırvat, Rumen) |
İklimi | Genel olarak karasal iklimin hâkim olduğu ülkenin kuzeyinde Alplerin, güney kesimlerinde Akdeniz ikliminin etkisi hissedilmektedir. |
Coğrafi Konumu | Orta Avrupa’nın merkezinde bulunan Macaristan, saat yönünde Slovakya, Ukrayna, Romanya, Sırbistan, Hırvatistan ve Avusturya arasında yer almaktadır. |
Komşuları | Slovakya (627 km), Romanya (424 km), Hırvatistan (348 km), Avusturya (321 km), Sırbistan (164 km), Ukrayna (128 km), Slovenya (94 km) |
Dil | Macarca (resmî) |
Din | %53 Hristiyan, %27 bilinmiyor, %18 dinsiz, %2 diğer |
Ortalama Yaşam Süresi | 76,9 yıl (2021) |
Okuma-Yazma Oranı | %99 (2015) |
Para Birimi | Macaristan Forinti |
Millî Gelir | 176,543 milyar dolar (2021 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 18.075 dolar (2021 IMF) |
İşsizlik Oranı | %3,8 (2021) |
Enflasyon Oranı | %3,6 (2021) |
Reel Büyüme Hızı | %4,3 (2021 tahmini) |
Yoksulluk Oranı | %12,3 (2018) |
İhracat Ürünleri | Otomobil, kara yolu taşıtları için yedek parça, bilgisayar, telefon cihazları, tıbbi ilaç, monitörler ve TV alıcıları, motor, izole edilmiş tel ve kablolar, elektrik kontrol ve dağıtım cihazları |
İthalat Ürünleri | Kara yolu taşıtları için yedek parça, otomobil, bilgisayar, tıbbi ilaç, telefon cihazları, doğal gaz, elektronik entegre devreler, izole edilmiş tel ve kablolar, ham petrol |
Başlıca Ticaret Ortakları | Almanya, Çin, Polonya, Romanya, Slovakya, İtalya, Avusturya |
Ülke Tarihi
Bugünkü Macaristan topraklarının bilinen ilk yerleşimcileri Neolitik çağın başlarından itibaren farklı coğrafyalardan gelen kabilelerdir. Bunlar arasında Anadolu’dan, Balkanlar’dan, Güneydoğu Avrupa’dan ve hatta Rus bozkırlarından gelen yerleşimciler yer almaktadır. Bölge MÖ 5. yüzyılda Keltlerin etkisi altında kalmıştır. MÖ 1. yüzyılın sonlarına doğru (MÖ 35-9) Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyetine giren Macaristan coğrafyası, Kavimler Göçü’nün ardından Hunların etkisiyle Avrupa’ya yönelen Gotlar, Vandallar ve Alanlar gibi kavimlerin kontrolüne geçmiş ancak daha sonra Hunlar bölgeyi hâkimiyetleri altına almıştır. 370’lerde bugünkü Macar coğrafyasını da kapsayan bölgede etkili olmaya başlayan Hunlar, 434 yılında Attila’nın liderliğinde birleşerek Avrupa Hun İmparatorluğu’nu kurmuş, 35 yıl gibi kısa bir ömrü olsa da bu konfederasyon Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasında önemli rol oynamıştır. Avrupa Hun İmparatorluğu’nun ardından bölgenin bir kısmı Ostrogotların bir kısmı da Gepidelerin hâkimiyetine girmiş, 6. yüzyılın ortalarından itibaren de yaklaşık iki asır süren Avar Hanlığı dönemi yaşanmıştır.
Macarların kökeni ve bugünkü Macaristan coğrafyasına nereden geldikleri konusu tartışmalı olmakla birlikte, Kuzeydoğu Avrupa’da yaşayan Fin-Ugor halklarından göçebe topluluklar oldukları ve 9. yüzyıldan itibaren bölgeye yerleştikleri, Macar kavminin de Ugor kavimleri ile Türk kavimlerinin kaynaşması sonucu oluştuğu genel kabul görmektedir.
Macarlar 9. yüzyılın sonlarından itibaren Arpad liderliğinde güç kazanmış, Arpad’ın torunu Geza döneminde de Katolik Hristiyanlık benimsenmiş ve kabileler arasında birlik sağlanmıştır. Geza’nın vaftiz olması ve ardından 1.000 yılında oğlu I. Istvan’ın taç giymesi, Macar Devleti’nin kuruluşu kabul edilmektedir. Arpad Hanedanı 1301 yılına kadar hüküm sürmüştür. Takip eden birkaç yıl devam eden iç karışıklığın ardından Anjou ailesi ile Macar Krallığı varlığını devam ettirmiştir. 15. yüzyılda Osmanlı Devleti ile mücadele eden krallık, Avrupa’nın en önemli devletlerinden biri olmayı başarmıştır.
İki devlet ilk olarak 1375 yılında karşılaşmış ve yaklaşık bir buçuk asır boyunca çeşitli aralıklarla karşı karşıya gelmiştir. 1526 yılında gerçekleşen Mohaç Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı alınan ağır yenilgiden sonra krallık topraklarının önemli bir bölümü Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Ülkenin geri kalan kısım Habsburg Hanedanı’nın kontrolü altında kalmış olsa da ülke yöneticileri Macar Kralı olarak taç giymiş ve bölge özerk bir krallık olarak varlığını sürdürmüştür.
Budapeşte, 1688 yılında Habsburgların hâkimiyetine girmiş, 1699 yılında imzalanan Karlofça Anlaşması ile de Osmanlı Devleti bölgeden çekilmiştir. Bu tarihten itibaren Macar Krallığı 1867 yılına kadar Habsburg hâkimiyetinde önce Roma Germen İmparatorluğu’nun, daha sonra da Avusturya İmparatorluğu’nun bir parçası olmuştur. Habsburg yönetiminde Macarlar kendi anayasa ve meclislerine sahip olsalar da meclis üyeleri hanedan tarafından tayin edilmiştir. 1867 yılında yine Habsburg Hanedanı tarafından içişlerinde bağımsız, dışişlerinde tek devlet çatısı altında hareket eden Avusturya-Macaristan İmparatorluğu kurulmuş, bu devlet de Birinci Dünya Savaşı’nın ardından parçalanarak iki ayrı devlete bölünmüştür.
Savaş sonrasında önce 31 Ekim 1918’de Pat Çiçeği Devrimi gerçekleştirilmiş ve yeni bir yönetim ilan edilmiş, daha sonra Mart 1919’da yaklaşık dört ay süren bir Sovyet rejimi yaşanmış ancak her iki rejim de başarılı olmamış, akabinde de Romanya ordusu Budapeşte’ye girmiştir. 4 Haziran 1920’de imzalanan ve Macaristan için çok ağır şartlar içeren Trianon Anlaşması ile ülke topraklarının üçte ikisi kaybedilmiş ve 3 milyonu aşkın Macar, ülke sınırları dışında kalmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yanında yer alan ve Trianon Anlaşması ile kaybettiği toprakları geri kazanabilmek için işgal hareketlerine katılan Macaristan, savaşın kaybedilmesinden sonra 4 Nisan 1945’te bu defa da Rus işgaline uğramıştır. 1989 yılına kadar ülkede komünist rejim devam etmiş, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girmesi ve Doğu Bloğu’nun çöküşü ile birlikte 23 Ekim 1989’da üçüncü cumhuriyet ilan edilerek demokratik sisteme geçiş yapılmıştır.
Siyasi Yapı
Macaristan, komünist rejimin çöküşünün ardından 1989 yılında demokratik sistemi benimsemiş, parlamenter sistemle yönetilen bir cumhuriyettir. Devlet başkanı olarak görev yapan cumhurbaşkanı, yönetimin sağlıklı işleyişinden sorumlu olup aynı zamanda başkomutanlık vasfını taşımaktadır. Cumhurbaşkanı ulusal meclisin üçte iki çoğunluğu ile seçilmekte, beş yıl süreyle görev yapmakta ve en fazla iki dönem görevde kalabilmektedir. 2012 yılında göreve gelen Janos Ader, 2017 yılında ikinci dönem için tekrar seçilmiştir. Yürütme organının başında bulunan başbakan ise, genellikle seçimlerde en fazla oyu alan parti ya da ittifakın başındaki ismin cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilmesiyle hükümeti kurmaktadır.
Yasama organı 199 sandalyeli tek kanatlı parlamentodur. Son genel seçimler Nisan 2018’de yapılmış ve iktidardaki FIDESZ ve Hristiyan Demokrat Halkçı Parti (KDNP) %49,3 oy oranı ve 133 milletvekilliği ile seçimlerden zaferle ayrılmıştır. 2010 ve 2014 seçimlerinin de galibi olan koalisyon tarafından kurulan hükümetlerde 2010 yılından bu yana Victor Orban başbakanlık görevini üstlenmiştir ve hâlen görevini sürdürmektedir. Ülkede bir sonraki seçimlerin 2022 yılında yapılması planlanmaktadır.
Birleşmiş Milletler’in yanı sıra NATO, Avrupa Birliği (AB), OECD gibi önemli uluslararası birlik ve kuruluşların da parçası olan Macaristan, bir yandan özellikle 1990’lı yıllardan bu yana ABD ve Avrupa ülkeleriyle yakınlaşırken bir yandan da Rusya ile ilişkilerini güçlü tutmakta, bölge ülkeleriyle olan iş birliklerini de arttırmaya çalışmaktadır.
Ekonomik Durum
Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin ardından Orta Avrupa’nın en büyük üçüncü ekonomisine sahip olan Macaristan, komünist rejimin son bulması ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte 1990’lı yıllarda serbest piyasa ekonomisine geçiş yapmış ve AB ülkeleriyle olan ticari ilişkilerini güçlendirmeye başlamıştır. 2004 yılında AB’ye tam üyeliğin sağlanmasının da etkisiyle ülke, yabancı yatırımcılar açısından yeni bir pazar olarak değerlendirilmiş ve doğrudan sermaye ve nakit girişi, ekonomik canlanmanın temelini oluşturmuştur. Macaristan, 2000’lerin sonlarında yaşanan küresel ekonomik krizden olumsuz etkilenmesine karşın 2010’lu yıllarda yeniden hızlı bir büyüme trendi yakalamış ve 2013-2018 döneminde ortalama %4’ün üzerinde bir büyüme sağlamıştır. Bununla birlikte ülke ekonomik açıdan hâlâ gelişim sürecindedir. Kamu borçlarının azaltılması, altyapı yatırımlarının sürdürülmesi, finansal istikrarın sağlanması ve yoksulluğun azaltılarak refah seviyesinin yükseltilmesi yolundaki çabalar devam etmektedir.
Ülke ekonomisinin taşıyıcı gücü hizmet sektörüdür. İstihdamın ve millî gelirin üçte ikisini karşılayan hizmet sektörünün yanı sıra sanayinin ekonomideki payı da %30’lar civarındadır. Öne çıkan sahalar maden, otomotiv, tekstil, inşaat, metalürji ve gıda işlemedir. Tarımsal faaliyetlerin istihdam ve millî gelirdeki payı %5’in altında olup yetiştirilen başlıca ürünler; buğday, mısır, patates, şeker pancarı ve ayçiçeğidir. Öte yandan sığır, domuz ve kümes hayvanı yetiştiriciliği de yaygındır.
Dış ticarette makine ve imalat sektörü önemli yer tutmaktadır. 2020 yılında dış ticaret hacmi 120 milyar doları ihracat, 115 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 135 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Dış ticarette büyük oranda AB ülkelerine bağımlı olan Macaristan’da, AB ülkeleri ihracat ve ithalatın %70’ten fazlasını karşılamaktadır. En önemli dış ticaret ortağı gerek ihracatta gerekse ithalattaki %25’in üzerindeki payı ile Almanya’dır.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile Macaristan yüzyıllar öncesine dayanan köklü ilişkilere sahiptir. Osmanlı Devleti, Balkanlar ve Orta Avrupa’da asırlarca süren etkinliği sebebiyle Macarlarla sürekli sıcak temas hâlinde olmuştur. 1526 yılındaki Mohaç Zaferi’nin ardından bölgede başlayan Osmanlı hâkimiyeti 1699’daki Karlofça Anlaşması’na kadar devam etmiştir.
Türkiye ve Macaristan arasındaki ilişkiler uzun yıllardır barış ve dostluk temelinde sürdürülmektedir. İki devlet arasındaki diplomatik ilişki, 2013 yılında stratejik iş birliği seviyesine yükseltilmiş ve ülkeler arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulması kararlaştırılmıştır. Konsey o tarihten itibaren ikişer yıl arayla bugüne kadar dört kez toplanmış, bu toplantıların ikisi Ankara’da, ikisi de Budapeşte’de gerçekleştirilmiştir. Kasım 2019’daki son toplantı vesilesiyle Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan Macaristan’a bir yıl arayla ikinci ziyaretini gerçekleştirmiştir. Macaristan Cumhurbaşkanı Janos Ader 2015, Başbakan Victor Orban ise 2017 yıllarında ülkemizi ziyaret etmiştir. Son yıllarda atılan bu olumlu adımlarla ilişkiler iki ülke tarihindeki en üst seviyesine çıkmıştır.
Türkiye ile Macaristan arasındaki ticari ilişkiler de son yıllarda hızla gelişmektedir. 1997 yılında imzalanan serbest ticaret anlaşması ve Macaristan’ın AB üyeliği sebebiyle feshedilen bu anlaşma yerine 2004 yılında imzalanan gümrük birliği anlaşmasının ardından yükselişe geçen ticari ilişkiler, 2013 yılında 5 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefinin konulmasını beraberinde getirmiştir. Karşılıklı ticaret hacmi 2020 yılında 1,26 milyar doları Türkiye’den Macaristan’a ihracat, 1,46 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 2,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Her iki ülkenin ihracatında sanayi ürünleri önemli yer tutmaktadır. Türkiye’den Macaristan’a ihraç edilen başlıca ürünler; otomobil ve motorlu taşıtlar, kara yolu taşıtları için yedek parça, demir-çelik ürünleri, alüminyum, bakır teller, plastik eşya, traktör ve mücevherattır. Macaristan’dan ithal edilen başlıca ürünlerse; otomobil, canlı büyükbaş hayvan, kara yolu taşıtları için yedek parça, azotlu bileşikler, büro makineleri, elektronik cihazlar, havalandırma cihazları ve bilgisayardır. Önümüzdeki yıllarda ticari ve siyasi ilişkilerin enerji ve savunma sanayinde atılacak önemli adımlarla daha da gelişmesi ve çeşitlenmesi beklenmektedir.
Türkiye ve Macaristan arasındaki köklü tarihî ilişkiler de sosyal ve kültürel ilişkilerin bir başka boyutunu teşkil etmektedir. Hâlihazırda Macaristan topraklarında pek çok Osmanlı eseri bulunmakta, başta Gül Baba Türbesi olmak üzere bunların bir kısmı son yıllarda gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarıyla yeniden ziyarete açılmaktadır. Her iki devletin büyükelçiliklerinin yanı sıra Macaristan’ın İstanbul’da bir başkonsolosluğu, Tekirdağ, Antalya, İzmir, Kütahya, Kayseri, Kocaeli ve Adana’da birer fahri konsolosluğu bulunmaktadır.
İki ülke ilişkilerindeki yakınlaşma, turizm sektörüne de olumlu yansımıştır. Türk vatandaşların son yıllarda Orta Avrupa ülkelerine yönelik artan ilgisi yanında Macar vatandaşlar da yurt dışı seyahatlerinde Türkiye’yi öncelemektedir. Her yıl ülkemizi ziyaret eden Macar turist sayısı 100.000’in üzerindedir.
Müslümanların Durumu
Macaristan topraklarında İslamiyet’e ait en eski izler 10. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Bu döneme ait bazı eşyalar ve yazı stilleri, bundan bin yıl önce bu topraklarda Müslümanların yaşadığını kanıtlar niteliktedir. 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nin fetih hareketleriyle bölgedeki Müslümanların sayısı giderek artmıştır. Yüzyılın ikinci yarısında Macaristan’a yaklaşık 50.000 Müslüman’ın sevk edildiği bilinmektedir. Osmanlı’nın bölgedeki etkinliğini kaybetmesinin ardından Müslümanlar Osmanlı coğrafyasının yakın bölgelerine göç etmiş, kalan az sayıda Müslüman da zamanla yerli halka karışmıştır. Osmanlı Devleti’nin Macar topraklarındaki hâkimiyetinin diğer Avrupa ve özellikle Balkan coğrafyasına kıyasla daha kısa sürmesi nedeniyle bölgedeki Türk-İslam etkisi sınırlı düzeyde kalmıştır. Ülkede bu dönemden kalan Müslümanların sayısı giderek azalmış ve Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1.000’in altına düşmüştür.
Günümüzde ülkede yaklaşık 10.000 Müslüman’ın yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu sayı 2011 yılındaki resmî verilerde 5.579 olarak belirtilmiştir. Ülkedeki Müslümanların büyük bölümünü Araplar ve Türkler oluşturmaktadır. İhtida etmiş Macarların sayısı son derece az olmakla birlikte, son yıllarda İslamiyet’e olan ilgi artmaktadır. Bu noktada başta Kur’an-ı Kerim meali olmak üzere, güvenilir dinî kaynaklara duyulan ihtiyaç son derece fazladır. İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından bastırılıp dağıtılan Macarca Kur’an-ı Kerim meali bu anlamda büyük bir hizmet olmuştur.
Son yıllarda Suriyeli sığınmacıların Avrupa yolculuğundaki önemli duraklardan biri olan Macaristan, sığınmacılara yönelik aldığı acımasız tedbirlerle gündeme gelmektedir. Mültecilerin sığınma talepleri geri çevrilmekte, işlemler yavaşlatılmakta, insanlar son derece ağır şartlardaki sınır kamplarında haftalarca bekletilmektedir.