Temel Göstergeler | |
Resmi Adı | Mısır Arap Cumhuriyeti |
Yönetim Biçimi | Parlamenter Demokrasi |
Bağımsızlık Tarihi | 28 Ocak 1922 (İngiltere’den) |
Başkent | Kahire (9 milyon) |
Yüzölçümü | 1.001.450 km2 |
Nüfusu | 99 milyon (2018) |
Nüfusun Etnik Dağılımı | %99.6 Mısırlı Araplar, %0.4 diğerleri |
İklimi | Sıcak ve kurak çöl iklimi hâkimdir. Kışlar ılık ve az yağışlı, yazlar çok sıcak ve kuraktır. |
Coğrafi Konumu | Çok büyük bir bölümü Kuzey Afrika’da, küçük bir bölümü (Sina Yarımadası) Asya’da yer alan Mısır, batıda Libya, güneyde Sudan, kuzeyde Akdeniz, doğuda İsrail, Filistin ve Kızıldeniz ile komşudur. |
Komşuları | Sudan (1.276 km), Libya (1.115 km), İsrail (208 km), Gazze Şeridi (13 km), kıyı şeridi (2.450 km) |
Dil | Arapça, İngilizce ve Fransızca |
Din | %90 Müslüman, %10 Hristiyan-Kıptî |
Ortalama Yaşam Süresi | 73.7 yıl |
Okuma-Yazma Oranı | %73.8 |
Para Birimi | Mısır Lirası |
Millî Gelir | 237 milyar dolar (2017 IMF) |
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir | 2.501 dolar (2017 IMF) |
İşsizlik Oranı | %11.9 |
Enflasyon Oranı | %23.5 (2017) |
Reel Büyüme Hızı | %4.2 |
Yoksulluk Oranı | %27.8 |
İhracat Ürünleri | Ham petrol ve petrol ürünleri, altın, elektrik iletkenleri ve kablolar, pamuk, sebze-meyve, işlenmiş gıdalar, tekstil ürünleri, metal ürünler, kimyasallar |
İthalat Ürünleri | Petrol yağ ve gazları, buğday, tıbbî ilaçlar, ham petrol, mısır, binek otomobiller ve diğer motorlu taşıtlar, telefon cihazları, demir-çelikten üretilmiş eşya, dondurulmuş sığır eti, kereste, soya fasulyesi, demir cevheri, şeker pancarı, palm yağı |
Başlıca Ticaret Ortakları | Çin, Almanya, ABD, Rusya, BAE, Suudî Arabistan, İtalya, Türkiye, ABD, İngiltere, Hindistan, Brezilya, Ukrayna, İspanya |
Ülke Tarihi
Dünyanın en eski ve en köklü medeniyetlerinden birine ev sahipliği yapan Mısır topraklarının bilinen tarihi yaklaşık 7 bin yıl öncesine kadar gider. Bu zaman diliminde Mısır’da onlarca farklı devlet ve kavim Mısır’da yaşamış ya da Mısır’ı yönetmiştir. Bölgenin M.Ö. 3 binlerden önceki tarihine ilişkin detaylı bilgiler bulunmamakla birlikte, o dönemde yakın coğrafyadaki diğer örneklere benzer yerleşimler ve topluluklar olduğu tahmin edilmektedir. Bu tarihlere kadar Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır olarak ayrılan iki bölge Tinis Kralı Menes tarafından birleştirilmiş ve takip eden süreçte yaklaşık 3 bin yıl devam eden, 31 hanedana ve onların da alt kollarına ayrılan uzun bir Firavunlar Dönemi yaşanmıştır.
Firavunlar Dönemi’nin son yüzyıllarında yönetim zayıflamış ve uzun süren bir gerileme dönemi yaşanmıştır. M.Ö. 5. yüzyılda Persler tarafından işgal edilen Mısır, M.Ö. 332’de Pers İmparatorluğu’nu yıkan Büyük İskender tarafından alınmıştır. İskender’in ölümü üzerine yönetim yardımcısı Ptolemaios Soter’e geçmiş, onun kurduğu Ptolemaios Hanedanı döneminde Mısır ve Yunan kültürünün sentezlendiği yeni bir kültür ortaya çıkmıştır. Bu dönemde devletin sınırları Güney Suriye, Ege adaları, Libya ve Anadolu’ya kadar genişlemişse de Mısır M.Ö. 195 yılında Selevkoslar’ın, M.Ö. 30 yılında Roma İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altına girmiştir.
Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasının ardından Bizans İmparatorluğu’nun bir parçası olarak kalan Mısır, her iki devlet zamanında da siyasî, dinî, ticarî, ilmî ve kültürel açıdan önemini korumuştur. Aynı şekilde eyaletin merkezi konumundaki İskenderiye şehri de Roma İmparatorluğu döneminde Roma’danBizans döneminde İstanbul’dan sonra devletin ikinci büyük şehri olmuştur.
Hz. Osman’ın hilafeti döneminde 640-642 yıllarında kademeli olarak İslam topraklarına katılan Mısır, bu tarihten itibaren yüzlerce yıl İslam devletlerinin hâkimiyeti altında varlığını sürdürmüştür. Bu kapsamda Osmanlı hakimiyetine kadar geçen dönem içerisinde Mısır, Emevîler, Abbasîler, Tolunoğulları, Akşitler, Fatımîler, Eyyubîler ve Memlükler tarafından yönetilmiştir.
1517 yılında gerçekleşen Ridaniye Savaşı’nın ardından Yavuz Sultan Selim döneminde Mısır Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altına girmiş, aynı zamanda hilafet makamı da Osmanlı Devleti’ne geçmiştir. Fiilî olarak üç, diplomatik olarak dört asır Mısır’ı elinde bulunduran Osmanlı Devleti, burayı bir beylerbeyilik olarak yönetmiştir. 1798-1801 yılları arasında Napolyon Bonapart yönetimindeki Fransa’nın üç yıl süren işgali Osmanlı-İngiliz işbirliği ile bertaraf edilmişse de, daha sonra etkinliğini arttıran Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, burada bağımsız bir yapılanma geliştirdi. 1832 ve 1839 yıllarında yapılan savaşlarda Osmanlı Devleti’ni mağlup ederek, Mısır ve Sudan’da kendi soyundan gelenlerce devam edecek, Filistin’de ise hayatta olduğu müddetçe kendisinde olacak şekilde geniş bir alana yayılan bir hanedanlık kurmayı başarmıştır. 1953 yılına kadar Mısır’ın yönetiminde söz sahibi olan bu hanedanlığın başındaki kişiler önce valilik makamı sebebiyle paşa, İsmail Paşa (1863-1879) döneminde 1866’dan itibaren hıdiv, Hüseyin Kamil Paşa (1914-1917) döneminde sultan ve Birinci Fuad (1917-1936) döneminde 1922’den itibaren de kral ünvanını kullanmışlardır.
İngiltere’nin Mısır’a olan ilgisi 18. yüzyılın sonlarında başlamış olsa da, fiilî işgal Eylül 1882’de gerçekleşmiştir. Fransa ve Osmanlı başta olmak üzere uluslararası kamuoyunun tepkisi üzerine, asayiş sağlandığında bölgenin terk edileceği ve Osmanlı’nın bölgedeki hükümranlığının tanınacağı söylenmişse de, İngilizler 20. yüzyılın ortalarına kadar bir daha Mısır’dan çıkmamıştır. İngiltere, 1882 yılında başlayan fiilî işgalini, ilerleyen yıllarda Sudan bölgesiyle de birleştirerek Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine resmî himayeye dönüştürmüş ve Osmanlı’nın Mısır’daki hükümranlığını tanımadığını açıklamıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinin ardından Mısır’ın durumu ile ilgili süreç giderek içinden çıkılmaz bir hal almış, bunun üzerine İngiltere Şubat 1922’de Mısır’ın bağımsızlığını ilan etmişse de,ülkedeki varlığını sürdürmüştür. Bağımsızlık ilanının hemen ardından ülkede monarşiye geçilmiş ve yine Kavala Hanedanı’ndan Ahmed Fuad geniş yetkilerle donatılarak kral ilan edilmiştir. 1923 yılında yeni anayasa oluşturulmuş, meclis ve senatodan oluşan bir parlamento teşekkül ettirilmiştir.
1924 yılında yapılan seçimleri kazanan Vefd Partisi hükümeti kurarken, İngiltere’nin ülke üzerindeki tahakkümünü devam ettirme girişimleri, monarşi ile hükümetler arasında uzun yıllar sürecek olan gerilimlere yol açmıştır. 26 Ağustos 1936 tarihinde imzalanan antlaşma, tam bağımsızlığa giden yolda bir merhale oluşturmuş, 1937 yılında Mısır Birleşmiş Milletler’e üye olmuştur. Öte yandan yükselen Arap milliyetçiliği bağlamında önce Filistin sorununa ilgi duyulmuş, ardından Arap Birliği’nin kurulması aşamasında aktif rol alınmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar Mısır tarafsızlığını korumuş olsa da, İngilizlerin bölgedeki askerî varlıkları engellenememiştir.
Savaş sonrasında Mısır halkının İngiltere’nin bölgedeki varlığına duydukları öfke daha da artmış, siyasî ve ekonomik sorunlar ülke geneline yayılmıştır. Bu süreçte Hasan el-Benna liderliğinde kurulan ve giderek ülke çapında bir yapılanmaya dönüşen Müslüman Kardeşler teşkilatı, İngilizlerin ülkedeki varlığının sonlandırılması, ülke yönetiminde halkın taleplerinin dikkate alınması ve bütün bu süreçlerde İslamî bir yaklaşımın benimsenmesi için mücadele etmiştir. Ancak Şubat 1949’da Benna’ya yönelik suiakst, Ekim 1951’de dönemin başbakanı Nahhas’ın İngilizlerle 1936 yılında yapılan antlaşmayı tek taraflı olarak feshetmesi ve Kral Faruk’un Mısır ve Sudan Kralı ilan edilmesi, İngilizlerin Ocak 1952’de İsmailiye kentinde gerçekleştirdiği büyük katliam ve birbiri ardına gerçekleşen hükümet değişiklikleri ile Mısır büyük bir kaosa sürüklenmiştir. Böyle bir siyasal ve toplumsal zeminde Temmuz 1952 tarihinde gerçekleşen askerî darbe ile Cemal Abdünnasırbaşkanlığındaki Hür Subaylar Hareketi yönetime el koymuştur. 18 Haziran 1953’te monarşi kaldırılarak cumhuriyet ilan edilmiş, anayasa yürürlükten kaldırılarak siyasî partiler kapatılmış ve Müslüman Kardeşler’in faaliyetleri yasaklanmıştır. Darbe sonrası cumhurbaşkanı yapılan Muhammed Necib, 1954 yılında azledilmiş, 1956 yılında yapılan seçimlerin ardından Cemal Abdünnasır yönetimin başına geçmiştir.
1953 yılında İngilizlerle varılan mutabakat neticesinde Sudan’a bağımsızlık verilmiş, 1958 yılında ise Mısır Suriye ile birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Aralarında sınır olmayan bu iki ülkenin başkenti Kahire olarak belirlenmiş ve devlet başkanı da Cemal Abdünnasır olmuştur. Yemen’in de şeklî olarak kısa süreliğine katıldığı bu birliktelik fazla uzun sürmeyerek 1961 yılında dağılmışsa da, Mısır bu ismi 1971 yılına kadar kullanmaya devam etmiş, bu tarihten itibaren devletin ismi Mısır Arap Cumhuriyeti olarak değiştirilmiştir.
Mısır’da Cemal Abdünnasır (1956-1970) ile başlayan süreç, daha sonra Enver Sedat (1970-1981) ve Hüsnü Mübarek (1981-2011) dönemlerinde de benzer şekilde devam etmiş, Mısır yarım yüzyılı aşkın bir süre dikta rejimleri tarafından yönetilmiştir. Abdünnasır döneminde öne çıkan sosyalist politikalar, daha sonra tedricen kaldırılmış, ilk yıllarda İsrail’e karşı girişilen Arap Savaşlarının ardından, 1979 yılında ABD’nin arabuluculuğunda imzalanan Camp David Antlaşması ile Filistin sorununa ilişkin tavır değişikliğine gidilmiştir.
2011 yılında başlayan “Arap Baharı” sürecinin en etkili olduğu ülkelerden biri Mısır olmuştur. Yaşanan kitlesel olaylar nedeniyle Hüsnü Mübarek 11 Şubat 2011 tarihinde istifa etmiş,Haziran ayında yapılan seçimler sonucunda Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçilmiştir. Ancak gerek küresel aktörler, gerek ülke içinde yerleşik statükocu yapılanmaların müdahaleleri ile bu sürecin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi mümkün olmamış ve nihayet 3 Temmuz 2013 tarihinde Abdülfettah Sisi liderliğinde gerçekleştirilen kanlı darbe ile yönetime el konulmuştur. Darbe sonrasında hapsedilen Muhammed Mursi halen cezaevinde bulunmakta, ülkede Sisi’nin liderliğindeki darbe yönetimi devam etmektedir.
Siyasî Yapı
Ülkede İngiliz varlığının sürdüğü 1930’lu ve 40’lı yıllarda ivme kazanan Arap milliyetçiliği, Cemal Abdünnasır yönetimi ile birlikte adeta resmî ideolojiye dönüşmüş, o tarihlerden itibaren Mısır, belirli aralıklar dışında Arap dünyasında lider ülke olma özelliğini sürdürmüştür. 1948, 1967 ve 1973 yıllarında gerçekleşen Arap-İsrail Savaşları büyük oranda başarısızlıkla sonuçlansa da, Mısır bu süreçlerde öne çıkmayı başarmıştır. Ancak daha sonraki yıllarda dış politikada alınan pozisyon, yalnızca Arap devletleri değil tüm İslam dünyası nezdinde Mısır’a olan bakışın değişmesine yol açmıştır. Özellikle halkının desteğini alarak yönetime gelen Muhammed Mursi yönetiminin kanlı bir darbe ile görevden alınması ve sonrasında yaşanan süreçler, mevcut darbe yönetiminin meşruiyeti sorununu doğurmuştur. Darbe sonrasında Mursi’nin yanı sıra binlerce kişi de hapsedilerek idama mahkum edilmiş, darbe karşıtı gösterileri hedef alan katliamlarda binlerce insan yaşamını yitirmiştir.Mursi yönetimine açık tavır alan ABD ve Avrupa devletleri ise kanlı askerî darbe süreci karşısında olumsuz bir duruş sergilememiş ve mevcut darbe yönetimi ile yakın ilişki kurmaktan çekinmemiştir.
Mısır Ortadoğu coğrafyasının son derece hareketli olduğu son dönemde ise, ABD, İsrail, Suudî Arabistan ve BAE ile birlikte hareket etmektedir.
Ekonomik Durum
Mısır, Suudî Arabistan ve BAE’den sonra Arap ülkeleri içinde üçüncü, Güney Afrika Cumhuriyeti’nden sonra Afrika kıtasında ikinci en büyük ekonomi konumundadır. Buna karşın özellikle 2013 yılında gerçekleştirilen kanlı darbe sonrasında ülke yalnızca siyasî değil ekonomik açıdan da büyük bir krize sürüklenmiştir. Yükselen enflasyon, işsizlik ve yoksulluk rakamları ülkenin geleceği açısından olumsuz bir gösterge sunmaktadır. Kısa süren Mursi yönetiminde, dikta rejimleri boyunca ülke gelirlerinin küçük bir azınlığın elinde toplanması sebebiyle artan gelir eşitsizliğinin giderilmesine yönelik adımlar atılmaya başlanmışsa da, darbe ile birlikte bu süreç akamete uğramıştır.
Ülke ekonomisinde öne çıkan sektörler turizm, petrol endüstrisi, tekstil ve hazır giyimdir. Ülke pamuk ve pamuklu giyim alanında dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Bunların dışında Süveyş Kanalı gelirleri, Körfez ülkelerindeki inşaat projeleri, ilaç, kimya, petrokimya ve otomotiv sanayi de önemli gelir kaynaklarıdır. İstihdam alanlarında hizmet sektörü %49’luk payı ile ilk sıradadır ve bunun önemli bir kısmını turizm sektörü karşılamaktadır. Tarım ve sanayi sektörlerinin her biri de istihdamda %25’lik paya sahiptir. Başlıca tarım ürünleri pamuk, pirinç, mısır, buğday, fasulye ve meyve-sebzedir. Hayvancılık da önemli geçim kaynakları arasında yer almakta, ülkede küçük ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılmaktadır.
Mısır önemli miktarda dış ticaret açığı vermektedir ki bu da ülke ekonomisi açısından önemli sorunlardan biridir. Son yıllarda ihracat rakamları 25 ila 30 milyar dolar arasında seyrederken, ithalat rakamları 65 ila 75 milyar dolar civarında gerçekleşmektedir. Son olarak 2017 yılında dış ticaret hacmi, 25.9 milyar doları ihracat, 66.3 milyar doları ithalat olmak üzere toplam 92.2 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu da Mısır’ın her yıl ortalama 40 milyar dolar civarında dış ticaret açığı verdiğini göstermektedir. Bu açık genellikle turizm sektöründen ve Süveyş Kanalı gelirlerinden elde edilen dövizle kapatılmaya çalışılmaktadır.Ülkenin başlıca ihracat kalemleri petrol yağları, altın, ham petrol, azotlu mineraller ve kimyasal gübreler, elektrik telleri ve kablolar, turunçgiller, televizyon alıcıları, etilen polimeterler, demir-çelik ürünleri, tekstil ürünleri; başlıca ithalat kalemleri ise petrol yağları ve gazları, buğday, mısır, ham petrol, ilaç, binek otomobiller ve motorlu taşıtlar, telefon cihazları, dondurulmuş sığır eti, demir cevheri, şeker pancarı, palm yağı, soya fasulyesi, oto yedek parça ve kerestedir. Dış ticarette en önemli aktörler BAE, Suudî Arabistan, Çin, ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Türkiye, Hindistan ve Rusya’dır.
Mısır doğal kaynaklar bakımından da zengin bir ülkedir. Kanıtlanmış 4.4 milyar varillik petrol rezervi ile dünyada 27. Sırada bulunmakta ve bu alanda kendi kendine yetebilmektedir. Öte yandan 2.2 trilyon metreküplük doğalgaz rezervleriyle de bu alanda dünyada 17. sıradadır. Hidrokarbonların dışında ülkede kömür, demir, kireç taşı, fosfat, talk, jips ve asbest yatakları bulunmaktadır.
Türkiye ile İlişkiler
Türkiye ile Mısır arasında yüzlerce yıllık köklü ve derin ilişkiler bulunmakla birlikte, son birkaç yıldır yaşanan gelişmeler sebebiyle iki ülke arasındaki ilişkiler oldukça sorunlu bir hal almış durumdadır. Mısır’ın demokratik yollarla seçilmiş ilk başkanı olan Muhammed Mursi’nin 3 Temmuz 2013 tarihinde kanlı bir darbe ile görevinden uzaklaştırılarak hapsedilmesi ve darbeyi gerçekleştiren Abdülfettah el-Sisi’nin yönetime gelmesi sonrasında Türkiye, sürece açıkça karşı durmuş ve Mısır’daki yönetimin meşruiyetini kabul etmemiştir. Yaşanan siyasal gerilim sebebiyle iki ülke de birbirleri ile olan diplomatik münasebetlerini maslahatgüzarlık seviyesine indirmiştir. İki ülke arasında geride kalan beş yılda üst düzey bir ziyaret gerçekleşmemiştir.
Buna karşın, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2000’li yılların başlarından bu yana artış eğilimini sürdürmektedir. 2000 yılında 500 milyon dolar seviyesinde olan yıllık toplam dış ticaret hacmi, 2005 yılında 950 milyon, 2010 yılında 3.1 milyar ve son olarak 2017 yılında 4.3 milyar dolara yükselmiştir. Bunun 2.3 milyar doları Türkiye’den Mısır’a ihracat, 2 milyar doları ise ithalat olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin Mısır’a ihraç ettiği başlıca ürünler, petrol yağları, demir-çelik, binek otomobil ve diğer motorlu taşıtlar, alüminyum eşya, elektronik transformatörler ve kauçuk lastik; başlıca ithal ürünleri ise kimyasal gübreler, polimerler, altın, pamuklu mensucat ve hazır giyimdir.
Müslümanların Durumu
İslamiyet’le henüz Hz. Muhammed’in sağlığında tanışan Mısır toprakları, Hz. Osman döneminde fethedilmiş (640-42), o tarihten itibaren Emevîler, Abbasîler, Tolunoğulları, Akşitlier, Fatımîler, Eyyubîler, Memlükler ve Osmanlılar gibi pek çok İslam devletinin sınırları içerisinde yer almak suretiyle bir İslam beldesi olarak varlığını sürdürmüştür. Gerek antik dönemde, gerek İslamî dönemde edindiği siyasî, ilmî, kültürel, sanatsal tecrübe sebebiyle Mısır, yalnızca İslam dünyası açısından değil, insanlı tarihî bakımından da son derece önemli bir bölgedir. Sahip olduğu bu önemli konumu sebebiyle Mısır, tarih boyunca olduğu gibi yakın geçmişte de İslam dünyasındaki gelişmelere yön vermiştir. Özellikle Hasan el Benna liderliğinde kurulan Müslüman Kardeşler (İhvân-ı Müslimîn) hareketi, halen dünyanın en etkin İslamî hareketlerinden biridir.
Günümüzde 100 milyona ulaşan nüfusun %90’ı Müslümandır. Bu bakımdan Mısır, dünyada en çok Müslümanın yaşadığı ülkelerden biri konumundadır. Ülke Müslümanları büyük oranda Şafiî mezhebine mensup olmakla birlikte, Malikîlik de yaygın olarak görülmektedir. Dinî, ilmî ve tasavvufî hareketler son derece yaygın olup, Ezher Üniversitesi İslam dünyasının en önemli eğitim kurumlarından biri kabul edilmektedir.
Bütün bu zengin geçmişine ve birikimine karşın Mısır’da Müslümanlar, kökleri İngiliz sömürgeciliğine dayanan süreçte, dikta rejimleri, askerî darbeler ve dış müdahaleler sebebiyle sürekli baskı altında olagelmiş, ülkede Müslüman kitlelerin talepleri dikkate alınmamış, İslamî hareketler yasaklanmıştır. 2013 yılında gerçekleşen askerî darbeden bu yana yaşanan süreç de Müslüman halk açısından son derece olumsuz koşullarda devam etmektedir.