Temel Göstergeler
Resmi AdıPortekiz Cumhuriyeti
Yönetim BiçimiYarı başkanlık tipi demokrasi
Bağımsızlık Tarihi1139 (Portekiz Krallığı’nın kuruluşu), 5 Ekim 1910 (Cumhuriyetin ilanı)
BaşkentLizbon (2,8 milyon)
Yüzölçümü92.090 km2
Nüfusu10,5 milyon (2019)
Nüfusun Etnik Dağılımı%95,3 Portekizliler, %4,7 diğer
İklimiAkdeniz ikliminin okyanus tipi kabul edilen ılıman iklim hâkimdir. Kışlar ılık, yazlar sıcaktır. Kuzey bölgeler daha serin ve yağışlı, güney kesimler daha sıcak ve kurudur.
Coğrafi KonumuAvrupa’nın en batısında yer alan Portekiz, bir Güneybatı Avrupa ülkesidir. Doğusundaki İspanya sınırı dışında Atlas Okyanusu ile çevrilidir.
Komşularıİspanya (1.224 km), kıyı şeridi (1.793 km)
DilPortekizce (resmî), Mirandaca (resmî, yerel)
Din%84 Hristiyan, %7 dinsiz, %8 belirtilmemiş, %0,5 Müslüman, %0,5 diğer
Ortalama Yaşam Süresi80,9 yıl (2018)
Okuma-Yazma Oranı%95,7 (2015)
Para BirimiAvro
Millî Gelir236,408 milyar dolar (2019 IMF)
Kişi Başı Ortalama Milli Gelir23.030 dolar (2019 IMF)
İşsizlik Oranı%8,9 (2017)
Enflasyon Oranı%1,6 (2017)
Reel Büyüme Hızı%1,7 (2019)
Yoksulluk Oranı%19 (2015)
İhracat ÜrünleriOtomobil, petrol yağları, kara yolu taşıtları için yedek parça, ayakkabı, kâğıt, tekstil ürünleri, kauçuktan lastik, mobilya, şarap, tıbbi ilaç
İthalat ÜrünleriHam petrol, otomobil, kara yolu taşıtları için yedek parça, tıbbi ilaç, petrol yağ ve gazları, telefon cihazları, elektronik entegre devreler, bilgisayar
Başlıca Ticaret Ortaklarıİspanya, Fransa, Almanya, İngiltere, ABD, İtalya, Hollanda, Çin, Belçika, Angola


Ülke Tarihi

Portekiz siyasi tarihinin ilk dönemleri İber Yarımadası ile, dolayısıyla İspanya ile paraleldir. Yunan ve Finike deniz kolonilerini takip eden Roma İmparatorluğu dönemi MÖ 250’lerde başlamış ve MS 4. yüzyılın sonlarındaki başta Vizigotlar olmak üzere Germen istilalarına kadar devam etmiştir. Bölgedeki Vizigot hâkimiyeti 8. yüzyılın başlarına kadar üç asır devam etmiş ve aynı yüzyılın ilk çeyreğinde bütün İber Yarımadası Endülüs Devleti’nin egemenliği altına girmiştir. Portekiz topraklarındaki Endülüs yönetimi 11. yüzyıla kadar sürmüş, bu yüzyılın sonlarından itibaren Portekiz’in bağımsız bir devlet olma süreci başlamıştır. I. Ferdinand döneminde Portekiz’in kuzey kesimleri Leon Krallığı’na dâhil edilirken I. Afonso liderliğinde, Kastilya ve Leon Krallığı’na karşı kazanılan savaş neticesinde, Portekiz Krallığı 1139 yılında tarih sahnesine çıkmıştır. Portekiz’in bağımsızlığı 1143 yılında Kastilya ve Leon Kralı VII. Alfonso tarafından, 1179’da da Papa tarafından tanınmıştır. Krallığın ilk döneminde merkezî otorite güçlendirilerek bölgede Müslümanlara karşı yeni kazanımlar elde edilmiş ve 13. yüzyılın ortalarında Portekiz’in Avrupa kıtasındaki bugünkü sınırları aşağı yukarı şekillenmiştir.

15. yüzyılda başlayan sömürgecilik hareketinin İspanya ile birlikte öncülerinden olan Portekiz, açık denizlere yönelerek ilk sömürge imparatorluğu olmuştur. Batı Afrika kıyılarından itibaren yüzyılın ortalarında köle ticaretini başlatan ve 17. yüzyıla kadar da köle ticaretini büyük oranda elinde tutan Portekiz, Batı Afrika ve Atlas Okyanusu’ndaki keşiflerin ardından Vasco de Gama öncülüğünde 1498’de Hindistan’a, 1500 yılında ise Brezilya’ya ulaşmıştır. Atlas ve Hint okyanuslarında elde ettiği konumla Güney Asya ve Avustralya coğrafyasına ilerleyen Portekiz, 16. yüzyılın sonlarına kadar devam edecek olan bu süreçte sömürge yoluyla elde ettiği zenginlikle dünyanın en müreffeh devletlerinden biri olmuştur.

1578’de Fas’ı ele geçirmek için harekete geçen Portekiz Kralı I. Sebastian’ın Osmanlı Devleti’nin desteklediği Fas Sultanlığı’na karşı verdiği Vadisseyl Savaşı’nda ölmesi, taht için varisi olmaması sebebiyle ülkeyi büyük bir krize sürüklemiştir. I. Sebastian’ın amcası olan İspanya Kralı Felipe’nin Portekiz kraliyeti üzerinde hak iddia ederek harekete geçmesi ve askerî başarı sağlaması üzerine, Portekiz’de 1640 yılına kadar devam edecek olan İspanyol hâkimiyeti başlamıştır. Bu süreçte Portekiz sömürgecilik alanındaki üstünlüğünü İngiltere ve Hollanda’ya kaptırmış, savaşlar ve yeni sömürgelerle ayakta tutulan ekonomi büyük zarar görmüştür. 1640 yılında Bragança Dükü IV. Johann’ın kral ilan edilmesiyle ülkedeki İspanyol hâkimiyeti sonlandırılmak istenmiş, ancak İspanya bu girişimi kabul etmemiş ve uzun yıllar süren savaşların ardından Portekiz, İngiltere’nin desteğiyle yeniden müstakil bir devlet olmuştur.

1807 yılında Napolyon liderliğindeki Fransa tarafından işgal edilen Portekiz’e, 1808’de İngiliz ordusu girmiş; başlatılan halk isyanıyla işgal sonlandırılmıştır. İşgal döneminde Brezilya’ya kaçan Portekiz Kralı IV. Johann işgalden sonra ülkede hazırlanan yeni anayasayı kabul etmek durumunda kalmış ve böylece anayasal monarşi sistemine geçilmiştir. Johann’ın Brezilya’da naib olarak bıraktığı oğlu Prens Pedro liderliğinde Brezilya’nın bağımsızlığını ilan etmesi ile Portekiz ağır bir kayıp daha yaşamıştır. Ülke 19. yüzyılın sonlarında siyasi ve ekonomik açıdan büyük bir kaosa sürüklenmiş ve 1892’de resmî olarak iflas ilan edilmiştir. Buna karşın Portekiz, Afrika’daki sömürgeleri Mozambik, Angola ve Ginne Bissau gibi ülkeleri elinde tutmaya devam etmiştir.

1910 yılında gerçekleşen ayaklanma sonrasında ülkede kraliyet yönetimi sona erdirilmiştir. Portekiz, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin yanında yer almıştır. 1926 yılındaki askerî darbeden sonra Antonio de Oliviera Salazar 1932 yılında başa getirilmiş ve “Estado Novo” (Yeni Devlet) sloganıyla faşist bir diktatörlük yönetimi tesis edilmiştir. 1960’lı yıllarda Afrika’daki Portekiz sömürgelerinde başlayan bağımsızlık savaşları yüz binlerce insanın ölümüne yol açmıştır. Salazar’ın 1968’de görevini bırakması sonrasında yerine Marcelo Caetano geçmiş, ancak Caetano Nisan 1974’te gerçekleştirilen ve dünya siyaset literatüründe “Karanfil Devrimi” olarak anılan darbe ile görevinden uzaklaştırılmış ve böylece ülkede demokratik sisteme geçilmiştir. Bu tarihten itibaren Portekiz’in Afrika’daki sömürgeleri de bağımsızlıklarını ilan etmiştir. 1949’da NATO üyesi olan Portekiz, 1986’da Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmuş, 1999’da da avro bölgesine girmiştir.

Siyasi Yapı

1910 yılında cumhuriyet rejimine geçen, ancak uzun yıllar diktatörlükle yönetilen Portekiz, 1974 yılında gerçekleşen “Karanfil Devrimi” ile demokratik düzene geçiş yapmıştır. Ülke yarı başkanlık tipi sistemle idare edilmektedir. Devlet başkanı beş yılda bir gerçekleştirilen seçimlerle belirlenmektedir. 2016 yılı Ocak ayında yapılan son seçimleri ilk turda aldığı %52’lik oy oranı ile kazanan Marcelo Rebelo de Sousa, o tarihten bu yana cumhurbaşkanı olarak görev yapmaktadır. Bir sonraki seçimlerin 2021 yılında gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.

Yasama organı 230 sandalyeli tek kanatlı parlamentodur. Milletvekilleri dört yılda bir düzenlenen seçimlerle belirlenmektedir. Yürütme organı, cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen başbakanın liderlik ettiği hükümettir. Başbakanlık için genellikle genel seçimlerde en fazla oy alan partinin lideri görevlendirilmektedir. Ancak 2015 seçimlerinde Sosyal Demokrat Parti (PSD) %38,6 oy ve 107 sandalye ile seçimi önde tamamlamasına karşın, %32,3 oy ve 86 sandalye ile seçimi ikinci sırada bitiren Sosyalist Parti (PS) lideri Antonio Costa liderliğinde kurulan azınlık hükümeti göreve başlamıştır. 2019 yılı Ekim ayında yapılan son seçimleri ise Sosyalist Parti (PS) %36,4 oy ve 108 sandalye ile bu kez birinci sırada tamamlamıştır. Costa 2015 yılı Kasım ayında geldiği başbakanlık görevini hâlen sürdürmektedir. Bir sonraki genel seçimlerin 2023 yılında yapılması planlanmaktadır.

1949’da NATO’ya, 1955’te Birleşmiş Milletler’e, 1961’de OECD’ye üye olan Portekiz, 1996 yılında Portekizce Konuşan Ülkeler Topluluğu’nun (Comunidade dos Países de Língua Portuguesa/CPLP) kurulmasına da öncülük etmiştir. Türkiye’nin de gözlemci üye olarak yer aldığı toplulukta Portekiz dışında Angola, Brezilya, Doğu Timor, Ekvator Ginesi, Gine Bissau, Mozambik, Sao Tome ve Pirincipe ve Yeşil Burun Adaları yer almaktadır.

Ekonomik Durum

Portekiz, demokratik sisteme geçtiği 1970’li yılların ortalarından itibaren ekonomide çeşitliliği arttırmaya başlamış, 1986’da Avrupa Topluluğu’na katılmasının ardından hızlı bir büyüme trendine girmiştir. 1990’larda yüksek büyüme oranları yakalayan Portekiz, 2008’deki küresel krizi takip eden yıllarda resesyona girmiş ancak son 2010’ların ortalarından itibaren yeniden istikrarlı bir büyüme ivmesi tutturmuştur. 23.000 dolar civarındaki kişi başı ortalama yıllık gelirle Portekiz, pek çok AB ülkesinin gerisindedir. Ülkede halkın yaklaşık %20’si yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. Bununla birlikte işsizlik seviyesi son yıllarda atılan adımlarla %10 sınırının altına gerilemiştir.

1960’lara kadar halkın en önemli geçim kaynağı tarım iken, ekonominin çeşitlendirilmeye başlanmasıyla sanayi ve hizmet kolları da gelişmeye başlamıştır. Günümüzde hizmet sektörü istihdamın üçte ikisini, GSYİH’nin %75’ini karşılamaktadır. Sanayi sektörünün payı ise %20 ila 25 aralığındadır. Öne çıkan başlıca sahalar tekstil, ayakkabı, kâğıt ve odun hamuru, yedek parça, otomotiv, kimya, metal, cam ve porselen, şarap, petrol yakıtları ve gemidir. Hizmet sektöründe ise telekomünikasyon, inşaat, bilgi teknolojileri ve özellikle turizm öne çıkmaktadır. İstihdamın %8’ini GSYİH’nin ise %5’ten azını karşılayan tarım alanında yetiştirilen başlıca ürünlerse tahıl, üzüm, patates, domates ve zeytindir. Ayrıca balıkçılık, kümes hayvanı, sığır, keçi ve domuz besiciliği de yapılmaktadır.

Ülke dış ticarette açık vermekle birlikte toplam ticaret hacmi artmaktadır. Son olarak 2018 yılında dış ticaret hacmi 68,4 milyar doları ihracat, 88,5 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 157 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Portekiz’in dış ticaretteki en önemli partnerleri toplam dış ticaret hacminin yarısını karşılayan İspanya, Fransa ve Almanya’dır.

Türkiye ile İlişkiler

Türkiye ile Portekiz arasındaki ilişkiler Osmanlı Devleti ile Portekiz’in 16. yüzyılın başlarından itibaren Akdeniz ve Hindistan coğrafyasında karşı karşıya gelmesiyle başlamış ve iki devlet söz konusu bölgelerde önemli bir hâkimiyet mücadelesine girmiştir. Bu yoğun dönemin ardından iki ülke ilişkileri kesilmiş, ancak 19. yüzyılın ortalarına doğru siyasi ilişkiler yeniden tesis edilmiştir. 20 Mart 1843’te imzalana “Dostluk, Ticaret ve Seyrüsefâin Anlaşması” iki devlet arasındaki ilişkilerde bir milat olmuş, bu tarihten itibaren Portekiz, Osmanlı Devleti’nde bir elçi bulundurmuştur. Söz konusu anlaşma, 1868 ve 1890 yıllarında yenilenmiştir. 1915 yılında Birinci Dünya Savaşı nedeniyle ilişkiler koparken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından 1926 yılında diplomatik ilişkiler yeniden tesis edilmiştir. 1931-1941 yılları arasında Madrid’e akredite olan ilk Portekiz elçimiz Türk şiirinin önemli ismi Yahya Kemal Beyatlı olmuştur. 1941’de hizmete açılan Lizbon elçiliği 1949-1951 yılları arasında faaliyetlerine ara vermiş, akabinde 1957 yılında büyükelçiliğe dönüştürülmüştür. Portekiz’in de Ankara’daki büyükelçiliği dışında İstanbul ve İzmir’de birer fahri konsolosluğu bulunmaktadır.

İki ülke arasındaki siyasi ve bürokratik ilişkiler önemli bir ivme kazanmıştır ve olumlu yönde seyretmektedir. 2010’lu yıllarda ticaretten savunmaya, diplomasiden kültüre kadar çok çeşitli alanlarda imzalanan 16 anlaşma, bu durumun en açık göstergelerinden biridir. Bu kapsamda devletler arasındaki üst düzey ziyaretler de sıklaşmıştır. 2003 yılında başbakan sıfatıyla R. Tayyip Erdoğan, 2013 yılında dönemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Portekiz’i ziyaret etmiş, 2012 yılında ise dönemin Portekiz Başbakanı Passos Coelho ülkemize resmî bir ziyarette bulunmuştur. Coelho’nun ziyaretinde imzalanan “Türkiye ile Portekiz Arasında İkili İlişkilerin Güçlendirilmesine Yönelik Strateji Belgesi” çerçevesinde 2015 yılında Lizbon’da gerçekleştirilen zirveye dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ve bakanlar katılmıştır.

Ticari ilişkiler henüz iki ülke potansiyelinin gerisinde olsa da sürekli olarak gelişmeye devam etmektedir. Karşılıklı ticaret hacmi 2018 yılında 1,1 milyar doları Türkiye’den Portekiz’e ihracat, 654 milyon doları ithalat olmak üzere toplamda 1,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’den Portekiz’e ihraç edilen başlıca ürünler; otomobil, demir-çelik ürünler, pamuk ipliği, nakliye amaçlı motorlu taşıtlar, karbonat, kâğıt ve kartonlar, balık ve beyaz eşyadır. Portekiz’den Türkiye’ye ithal edilen başlıca ürünlerse; kâğıt ve karton çeşitleri, kimyasal odun hamuru, radyo alıcıları, çeşitli asitler, kara yolu taşıtları için yedek parça ve aksesuar, izole edilmiş kablo ve teller, petrol yağları, etilen polimerler ve tekstil ürünleridir. Öte yandan ülkemizde çok çeşitli sektörlere dağılmış şekilde faaliyet gösteren 70 kadar Portekiz menşeli firma bulunmaktadır. 2000’li yılların başlarından bu yana Portekiz’den ülkemize gelen yatırımların tutarı 1 milyar dolara yaklaşmıştır. Türk firmalarının da son yıllarda Portekiz’e olan ilgisi artmaktadır.

İki ülke arasındaki kültürel ilişkiler de bu olumlu seyre paralel biçimde gelişme eğilimindedir. Bununla birlikte Portekiz vatandaşlarının turizm konusunda ülkemize olan ilgisi diğer Avrupa ülkelerine kıyasla oldukça geridedir. 2018 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Portekizli sayısı 40.000 civarındadır.

Müslümanların Durumu

Bugünkü Portekiz topraklarının İslamiyet’le olan teması oldukça erken sayılabilecek bir dönemde, 8. yüzyıldan itibaren kurulmuştur. Bu coğrafyada kurulan Endülüs Devleti Portekiz topraklarını yüzlerce yıl hâkimiyeti altında tutmuştur. 15. yüzyılda özellikle Akdeniz, Kızıldeniz, Hint Okyanusu gibi bölgelerde Osmanlı ile hâkimiyet mücadelesi veren Portekiz, Güney Asya’daki sömürge hareketlerinde de Açe ve Malay sultanlıklarıyla karşı karşıya gelmiştir.

Günümüzde Portekiz’de yaşayan Müslümanların sayısının 50.000’in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir ki, bu da genel nüfusun yaklaşık %0,5’ine tekabül etmektedir. Müslüman nüfusun önemli bir bölümünü göçmenler oluşturmaktadır. Birinci nesil göçmenler, 20. yüzyılın ikinci yarısında eski Portekiz sömürgeleri Gine Bissau, Mozambik gibi Afrika ülkelerinden üniversite eğitimi için gelenlerdir. İlerleyen yıllarda Kuzey Afrika coğrafyası, Senegal, Güney Asya ülkeleri ve eski SSCB ülkelerinden gelenlerle birlikte ülkedeki Müslümanların sayısı daha da artmıştır.

Portekiz’deki Müslümanların büyük bölümü Sünni olmakla birlikte, azımsanmayacak oranda Şia’nın İsmailiyye koluna mensup olanlar da bulunmaktadır. Sayıları 10.000 civarında olan Nizarî İsmailîlerinin 1957 yılından bu yana lideri olan Kerim Ağa Han, topluluğun dünyadaki merkezini Lizbon’a taşımıştır. Şii dünyasının en kalabalık ikinci grubu olan İsmailîlerin önemli bir kolu olan Nizarîlerin Lizbon’u merkez seçmiş olması kayda değerdir.

Portekiz Müslümanlarının en önemli ihtiyaç ve sorunları, helal gıdaya kolay erişim ve dinî eğitimdir. Devlet okullarında 10 kişiye ulaşılması durumunda o grubun inançlarına yönelik din eğitimi verilse de ülkedeki Müslüman oranının düşük olması sebebiyle bu sayıya ulaşabilmek pek kolay değildir. Ülkede 40 civarında cami ve mescit bulunmaktadır. Bunlar içerisinde en önemlisi, 1985 yılında ibadete açılan ve kompleks bir yapı olan Lizbon Camii’dir. Çoğunluğu Lizbon ve Porto’da bulunan birkaç STK ise Müslümanların ihtiyaçları doğrultusunda faaliyet göstermektedir. Ayrıca Lizbon ve Porto üniversitelerinde Arapça bölümleri bulunmaktadır.